15 entry daha
  • 1* mahfi eğilmez'in dünkü yazısının akabinde (1), kendi yorumlarımı da paralel bulunca, analizimi buraya yazmak istedim.

    2* öncelikle sözlük yazarlarının demeçleri çok fazla doğruyu yansıtmıyor. 2016 ekonomik krizi başlığındaki her bir entry'de sanki ülke batıyormuşçasına bir hava oluşturuluyor ve moraller bozuluyor. ekşi sözlük yazarlarının yazdıklarına elbette itibar etmek gerekir ancak bunun sağlamasının da gazetelerde ya da bloglarda bağımsız ve özgür ekonomik yazarların demeçleriyle yapılması gerekiyor.

    3* onlardan biri mahfi eğilmez (2). yazımın başında belirttiğim isim. mahfi eğilmez'in kendine ait bir blogu var ve yıllardır orada yazılar yayınlıyor (3). okuması bedava ve hepsi çok öğretici. aynı zamanda yorumlar kısmında da eğer düzgün bir yorum yazılırsa hepsine cevap veriyor. kendisine teşekkür ediyoruz.

    4* mahfi eğilmez'in 15 haziran 2017 tarihli 'fed'in bilançosu nasıl küçülecek?' başlıklı bir yazısı var (bkz: 1 numaralı kaynak). bu yazı oldukça önemli. bu yazıya geçmeden önce bugüne nasıl geldiğimizi hatırlayalım.

    5* abd, 1945'te ikinci dünya savaşının sona ermesinin ardından dünyanın süper güçlüğünü ingiltere'den devraldı. soğuk savaş döneminde de sovyetlerin güneye ilerlemesini engellemek için siyasal islamı destekledi, radikal grupları silahlandırdı. bunlardan biri de afganistan'daki usame bin ladin önderliğindeki el kaide'ydi. sonrasında hepimizin bildiği gibi ikiz kuleler saldırısı 11 eylül 2001 tarihinde gerçekleşti.

    6* bu noktadan sonra işin ekonomik boyutuna geçeceğiz. ikiz kulelerin yıkılmasının ardından abd ekonomisi ağır darbe aldı. gerçekten de bu dönemde fed faizleri 0'a indirdi. akabinde ikiz kuleler saldırısının yaraları sarıldıktan sonra ekonomi şaha kalkıyormuş görünümü veriliyorken emlak balonu patladı, 2007 abd mortgage krizi ve 2008 global finansal kriz gerçekleşti.

    7* bunun üzerine fed inanılmaz oranda para bastı. küresel finansal krizden önce bilançosu 900 milyar dolar olan fed'in, 26.04.17 tarihindeki bilançosu tam olarak 4 trilyon 470 bin dolar oldu, hala da öyle. yani dünya üzerinde normalden çok fazla dolar var. bunun sebebi de aslında bildiğiniz mortgage kredileri kategorilere ayrılarak menkul kıymetleştirilmesi ve üçüncü kişilere bunların tahvil gibi satılmasıydı. yani örneğin 10 tane tüketicinin aldığı krediyi bir deste yaptılar, bir kağıda bunu yazdılar ve bu kağıdın piyasada tedavülünü gerçekleştirmeye başladılar. bu krediler arasında riskli ve risksiz ayrımı yapılıyordu ve oluşturulan kredi demetleri** tıpkı bir hisse senedi gibi dünyanın başka bir ucundaki yatırımcıya satılıyordu. çok güzel kar getiren bu uygulamada güvenli mortgage kağıtları tükenmeye başlayınca, işin içine riskli mortgage'ları da eklediler. yani kredi verirken bankalar abd vatandaşının durumuyla çok ilgilenmemeye başlamıştı çünkü bir şekilde kredi verilmesi gerekiyordu. borç vermek, kredi vermek, banka için para kazanmak demekti, bunun devamının gelmesi gerekiyordu. sonrasında da bu kredi demetlerine riskliler de eklenmeye başladı, işin sonunda riskli güruh krediyi geri ödeyemeyince olan oldu. emlak balonu patladı. bu kredileri menkul kıymet haline getirip dünyanın başka bir ülkesindeki insanlara sattıkları için bir süre sonra onlar da zarar etti ve küresel olarak finans krizi yaşadık. akabinde de fed para basarak aig gibi büyük şirketleri fonladı. çünkü bu şirketler batmak için çok büyüktü. bu vecizenin ingilizce'deki karşılığı 'too big to fail'dır ve küresel finans krizini anlatan bu isimde bir film de bulunmaktadır.

    8* burada genelde akp'li kardeşlerimiz dolar düşecek eskiden hiç yükselmiyordu diyorlar. bunun sebebi fed hem ikiz kuleler hem de küresel finansal krizin akabinde faizleri 0'a indirip deli gibi para bastı. bu para önce iflasın eşiğindeki kurumları fonladı, ardında da gelişmekte olan ülkelere yatırım olarak aktı, böylece yatırımcılar da para kazandı. bu yüzden türkiye'ye devamlı dolar geldiğinden de dolar hep aynı seviyede kaldı. ama o günler de geride kaldı, devir değişti, konjontür değişti.

    9* madem öyle, gelelim ibrenin terse döndüğü noktaya. tarih 22 mayıs 2013. dönemin fed başkanı ben bernanke'nin yaptığı bir açıklama var (4). bu konuşmanın akabinde gelişmekte olan ülkelerden yatırımcılar yavaş yavaş çıkmaya başlıyorlar. doların yükselme trendine girdiği tarihe bakarsanız da 22 mayıs 2013'e yakın tarihler göreceksiniz. gerçekten de gezi olaylarının da etkisiyle dolar kuru türkiye'de 1.6'dan 1.8'e fırlamıştı ve bunun bütün sorumlusu faiz lobisi ilan edilmişti.

    10* 4 sene önce dolar 1.6'dan 1.8'e çıktı. şu an ise 3.5 civarlarında. her sene ülkece yaşadığımız dramatik bir olay ile dolarda biriken enerjiyi boşaltıyoruz. trend zaten yabancı yatırımcının ülkesine dönme yönündeyken, bizim bir de içimizde yaşadığımız gezi olayları, 17-25 aralık, kürt sorunu, pkk, suriye, ırak, turizm sıkıntısı, ekonominin sadece inşaata dayalı olması, ohal, herkese atar yapan bir hükümet, fetö, darbe girişimi gibi çok ciddi problemlerimiz eklendiğinde en kırılgan ekonomi oluyoruz (5).

    11* 24 nisan 2017 dolar kuru/@dragonlady entry'mde açık açık yazmıştım. piyasalar 16 nisan referandumunu bekledi. evet çıkarsa ekonomik olarak düzelme, hayır çıkarsa tersini görecektik. ancak bunun karşılığında da hukuk devleti ilkesinden ödün verecektik. nasıl olduğu şaibeli ve sıkıntılı olan bir evet sonucu gerçekleşti ve piyasalar normale döndü. ancak bu sadece belirli bir süreç için, kısa vadeli. fakat hukuk devleti ilkesinden uzun vadeli olarak ödün verdik. ayrıca gelişmekte olan tüm ülkelerde yılbaşından bu yana düzelme görülürken, en düşük performansı türkiye'nin göstermesi tesadüf mü? tabi ki de değil. ancak bu iç piyasada özgür basının olmadığı bir ülkede tabi ki vatandaşlara bu şekilde aktarılmayacak. aktarılırsa o gazeteci hapse girmeyi göze almalı. o nedenle de borsa rekor kırdı haberlerini görüp, aksi haberlerini nedense hiç göremiyoruz. ya da en kötü performansı türkiye'nin neden sergilediği yönünde hiçbir analiz bulamıyoruz. anca bazı köşe yazarlarının paragraf aralarına sıkıştırdığı birkaç cümle bulabiliyoruz konuyla ilgili.

    12* bu noktada şapkadan tavşan gibi çıkan ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik istikrarına katkıda bulunan bir diğer etken de trump. trump başkan olmadan önce dolar güven endeksi zirve yapmıştı. gelişmekte olan ülkelerin para birimleri dramatik olarak düşmüştü. biz de ocak 2017 başında dolar kurunda 3.96'yı görmüştük. fakat trump'ın palavracı olduğu ortaya çıktı (6). aldığı ilk karar bir tane hakime takıldı (7), sonra benzer şekilde devamı geldi. üzerine soruşturma altında ve azledilmesine kadar süreç bulunuyor (bkz: impeachment). putin 3 gün önce, şakasına da olsa trump soruşturmasını yönetirken trump tarafından kovulan fbi eski çalışanı comey için rusya'ya iltica edebilir teklifinde bulundu (8). bunlar derin anlamlar taşıyor.

    13* trump'ın durumu gelişmekte olan ülkelere yaradı ve bu nedenle de kur bu kadar düştü. abd şu an kendi içerisinde demokratlar ve cumhuriyetçiler arasında savaş veriyor. devlet kurumlarının başında farklı ekollerden yöneticiler bulunduğu için birbirinden farklı açıklamalar yapıldığını sık sık görüyoruz. bu da doları zayıflatıyor. yatırımcı, 2017'ye girerken parasını abd'ye getirmişken, trump ve abd dolarının zayıflığını gördükçe tekrar eskisi gibi parasını gelişmekte olan ülkelere akıtıyor. bunlardan biri de biziz.

    15* gelelim mahfi eğilmez'in yazısına. üstat gerçekten güzel bir yazı yazmış. tabi okuyana. şu anki durumun tamamen bir yalancı bahar olduğunu belirtiyor. gerçekten de öyle. çünkü iki temel faktör olan 16 nisan seçimleri ve trump'ın palavraları artık herkesin malûmu. üzerine bir de fransa seçimlerinden sonra ab ekonomisine güven artmış vaziyette.

    16* mahfi eğilmez'in çok önemli bir noktaya parmak bastığını görüyoruz. yukarıda benim alıntıladığım fed'in para basarak piyasayı fonladığı araçlar olan tahvillerin 5 yıllık vadeleri doluyor. buna ilişkin olarak da fed, elinde bulundurduğu tahvilleri ilgili kurumlara geri verecek ve parasını alacak. yazıda bunun sürecine de değiniliyor. uzun bir süreç içerisinde bu yapılacak. yani önümüzdeki birkaç yıl içerisinde piyasadan yaklaşık 2.5 trilyon dolar silinecek. evet, 2.5 trilyon dolar imha edilecek. bu işleme tahminlere göre 2017 sonunda başlanacak. yani türkiye'nin önünde 5 aylık bir süreç var. üzerine fed'in faizleri yüzde 3'e çekeceğini, piyasadan doları çekerek elinde tutacağını da hatırlatalım.

    17* buradan şu sonuç çıkıyor. önümüzdeki süreç içerisinde piyasadaki dolar miktarı azalacak. bunun ilk sinyali, 22 mayıs 2013 tarihinde ben bernanke tarafından paylaşıldığını yukarıda belirtmiştim. süreç yellen ile devam ediyor. faizler de diğer yandan yükseliyor. abd gibi güvenli bir piyasa varken; türkiye, güney afrika, brezilya gibi sorunlu ülkelerde yatırımcı parasını neden tutsun? piyasadan dolar çekildiğinde de kur artacak. geçtiğimiz 4-5 sene içerisinde bu trendi görüyoruz ve bu nedenle de grafik yukarıya doğru ilerlemeye devam ediyor. şu anda referandum sürecini atlatmış ve trump belirsizliğini piyasaların çözememiş olmasından dolayı, mahfi eğilmez üstadın belirttiği gibi bir yalancı bahar yaşıyoruz. 2018'e girerken, büyük ihtimalle trump krizi çözülmeye başlayacak, aynı zamanda fed de tahviller konusunda adım atacak, beraberinde de gelen faiz artışları düzenli olarak devam edecek. bu da piyasadan doların çekilerek homeland'ine dönüşü demek. türkiye'deki döviz rezervi azalırsa ne olur? doların fiyatı artar. yani kur yükselir. trend de bunu gösteriyor.

    18* bu noktada da yazıda şu soru soruluyor, türkiye reform yapacak mı, yoksa hiçbir şey yapmadan devam mı edecek? eğer hiçbir şey yapılmazsa, kışa sert bir giriş yapacağız. 2018 zor geçecek. ancak yapılırsa, hiç değilse uzun vadede de olsa getirilerini sağlayacağız.

    19* yazıyı tam bitiriyorken, diğer bir ekonomi üstadı uğur gürses'in hürriyet'teki köşe yazılarına göz gezdirdim. tabi geçtiğimiz haftalarda fed haziran 2017 faiz artırımı kararını açıkladığından dolayı güzel analizler geliyor. bir diğeri de uğur gürses'in 16 ve 17 haziran 2017 tarihli yazıları (9)(10). özellikle 10 numaralı kaynakta belirttiğim uğur gürses'in yazısında, winter is coming edasıyla tcmb'nin her hafta 1-3 ton arası altın aldığından dem vuruluyor. burada ilginç olan, tcmb son 25 yıldır altın rezervini hep sabit tutuyorken, ne oluyor da acaba mayıs ortasından beri tcmb hafta başına 1-3 ton arası altın alıyor sorusuna cevap aranıyor. örnek olarak da iran veriliyor. zira altının küresel olarak geçerli bir kıymetli maden olmasından bahisle, iran'a uygulanan ambargoya karşılık olarak iran rezervindeki altınlar ile ekonomik faaliyetini sürdürebildiği belirtiliyor. dolayısıyla tcmb'nin ufukta beklediği bir kriz, yahut bir ambargo gibi bir şey mi olacağı soruları ortaya çıkıyor. bu şüpheden dolayı da uğur gürses böyle bir yazı kaleme almış.

    20* uğur gürses üstadın asıl önemli olan diğer yazısı, yani 16 haziran 2017 olanı (bkz: 9). bu yazıda da tamamen, benim bu entry'mdeki analizimle paralel ifadeler ele alınmış. gerçekten fed bilançoyu küçültme sinyalleri veriyorken, bizim merkez bankasının faizleri sabit tutması yerine aksine yükseltmesi gerekirdi deniyor. ayrıca fed'in gümbür gümbür geldiğinden bahisle, eylül ayındaki hem üçüncü faiz artırımı, hem de bilanço azaltmaya başlanacağına ilişkin adımlara karşılık türkiye'nin hamleleriyle yerinde cevaplar verebileceğini uğur üstat ancak 'alice harikalar diyarında' olarak tanımlıyor :)

    21* konuyla pek alakası olmayanların aklına şu soru gelebilir. "e iyi de elin abd merkez bankasının açıklaması bizi niye bu kadar etkiliyor ki?" işte bu husus aslında türkiye'nin yüksek seviyede kırılgan bir ekonomiye sahip olmasından kaynaklanıyor. peki kırılgan ekonomi nedir? çok özet olarak ekonominin son derece dışa bağımlı olması, ihracatın ithalata karşı yetmemesi, cari açık verilmesi gibi gibi bilindik şeyler. türkiye'deki özel şirketlerin döviz borcu 300 milyar dolar eşiğinde (11). bu nedenle fed'in "paraları piyasadan toplayıp imha edeceğim" demesiyle türkiye'de bulunan şirketlerin borcu durduk yerde artıyor. bu da fiyatlara yansıyor. hepimizin giydiği yediği içtiği şeylerin fiyatı artıyor. yahut gramajı düşürülerek aynı fiyata satılıyor. bu son söylediğimi devamlı görmekteyiz. işte ekonominin kırılgan olması bu sonucu doğuruyor.

    22* burada kırılganlık konusunu bir de bartu soral'ın tünelin sonu kriz isimli kitabından okuyarak bilgi dağarcığımızı genişletebiliriz. bartu soral, birleşmiş milletler türkiye kalkınma programı müdürlüğünü yapmış bir ekonomist. kitabında; merkez bankası, hazine, tüik gibi kurumlardan edindiği istatistiklerle analizlerine yer veriyor. gelişmekte olan ülkemizin neden en kırılgan ekonomi olduğunu, veri ve istatistiklerle açık açık anlatıyor.

    23* bol bol gazete haberi ve kitap okuyarak süreci izlemeye devam edeceğiz. eylül ayından itibaren her şeye hazırlıklı olmak lazım. 2018'e recep tayyip erdoğan icraat yılı ismini verse de, 2018 sonlarına doğru tekrardan seçim ekonomisine gireceğiz ve seçimlere kadar herkes yine yatırımlarını durduracak. o yüzden pozisyon alırken 2019 seçimlerini de işin içine katarak pozisyon almak mantıklı olur.
8005 entry daha
hesabın var mı? giriş yap