112 entry daha
  • --- spoiler ---

    aunt lydia karakterini çok ilginç buluyorum. bu despot dinle kafayı bozmuş kadın aynı zamanda tuhaf bir şefkat sergiliyor handmaidlere. sezon finalinde janine'ni taşlatmayı buyurduğunda dahi bana bunu hissettirdi. konuşmakta güçlük çekiyordu, gözlerindeki yaşı eliyle savuşturdu. çok acayip bir karakter. oynayan oyuncunun da etkisi var tabi bunda. çok iyi bir oyuncu kesinlikle.

    bunun dışında handmaid'lere seremoni haricinde davranılış biçimleri de çok tuhaf. bazen köyden gözü açılmamış besleme gibi bir kız alınmış da evlerine getirilmiş gibi davranıyorlar. hem bu kızları önceki hayatlarında kahpe, yoz olmakla suçluyorlar hem de sanki hayatlarında hiç müzik kutusu görmemiş gibi müzik kutusu hediye ediyorlar, açıklama yapıyorlar uzun uzun. komutan olacak deyyus june'a ruj verip nasıl yapıldığını hatırlıyor musun ayağı çekiyor. ya da kadına cosmopolitan tarzı dergiler veriyor lan o kadın belki önceki hayatında da böyle dergiler okumuyordu. bu dincilerin küçük beyinlerini çekiçle parçalayasım geliyor cidden. handmaid'lere sahiden böyle cahil ya da engelli muamelesi çekiyorlar. gerçi köle-efendi ilişkisi böyle oluyor herhalde. çok da bir şey beklememek lazım.

    fred ile serena birbiriyle seks yaptıkları için suçluluk duygusu hissediyorlar. zira evli de olsalar, üreme haricinde zevk için yapılan seks bir günah onlara göre. ben hayatımda bu kadar sapıkça bir şey görmedim, duymadım. dincilik baki ama belli ki kul hakkı gibi bir konsept de olmadığından gencecik kadınları çocuklarından, eşlerinden koparıp kendilerine köle ediyorlar. dağlara taşlara isyan edesim geliyor dizi de olsa.

    beni en çok etkileyen sahnelerden biri moira ile june geçmişinde koşuya çıkmışken onlara pisliklermiş gibi bakan bir kadının yanlarından geçmesiydi. evet, belki peşpeşe 3 planlı terör saldırısı ardına pattadanak sıkıyönetim, üstüne oldu bittiye getirilen yasalarla bir dikta rejimi kuruldu ama ona gelinen yolda toplumun ne derecede yobazlaştığının küçük bir şekilde görülebileceği bir sahneydi. çok da moralimi bozan bir sahneydi. zira türkiye'ydi resmen. üstüne gidilen cafede servis yapacak olan barmenin hadsizliği, kendinde o kadınlara kahpe orospu deme cüretini bulabilmesi falan nefes aldırtmadı bana. zira çok çok tanıdık geldi tüm onlar maalesef.

    dün terapim vardı. olan bitenden bahsederken terapistim uzanıp sana kötülük yapmalarına izin veremezsin dedi. aklımda direk dizi canlandı, dizi hakkında konuşmaya başladım. komutanların eşleri hakkında, eğer bir çocuk olacaksa o çocuk onların değil kocalarının çocukları olacak, eğer ortada alınan bir haz varsa o hazzı kocaları alıyor. yarattıkları ve işlemesine yardım ettikleri bu sistemde onlara yarar hiçbir şey yok. ama yine de elimizi tutup sistemin bize tecavüz etmesi için oradalar. onlar benim düşmanım diye kendimden geçtim anlatırken. evet, komutanlar güç için orada. kendi güçleri perçinleniyor kendi otoriteleri ilan ediliyor. dünya onlara göre kurgulanıyor, onların kötülüğünü anlamlandırabiliyorum ama ya elimizi kolumuzu tutanlar... elimizi kolumuzu tutup bizi diktatörler tarafından yok ettirenler...
    işte onlar benim düşmanım...

    --- spoiler ---

    izleyin, bilhassa kadınlar izlesin. gerçekten hikayesiyle, sinematografisiyle, müziğiyle, sesiyle, oyunculuklarıyla bir sanat eseri. muhteşem.
1722 entry daha
hesabın var mı? giriş yap