238 entry daha
  • şimdi düşünelim. çok iyi bir programcıyım. laptopumda bi oyun yaptım. bu oyunda hiç bişey yok, sadece büyük, uçsus bucaksız, boş bir arazi. sonra bunun üzerine güneşi koyuyorum, yağmuru koyuyorum. peşine ormanlar, bitkiler, hayvanlar derken...

    günün birinde sıra insana geliyor. yazıyorum programı ve içine insanı yerleştiriyorum. aslında bunlar insan değil, insanın bütün özelliklerini taşıyan, insan gibi davranan programcıklar..

    bunları güzel bi bahçeye yerleştiriyorum. sonra bütün diğer o programlara diyorum ki, hepiniz bundan sonra insanın emrindesiniz. hepsi tamam diyor, ama bi tanesi karşı geliyor, sisteme uymuyor. bu programı yok etsem mi acaba diye düşünürken, programın başka bir özelliğini keşfediyorum. ona diyorum ki, hadi sen de git şu insan oğlunu yoldan çıkarmaya uğraş.. programın adını şeytan.01 koyuyorum. niye yapıyorum bunu? adı üzerinde deney yapıyoruz. insanın değişik durumlarda nasıl tepki vereceğini ölçecez..

    sonra bu insana diyorum ki, şu bahçede yiyin için ama şu ağaca dokunmayın. yüzlerce ağaç var o bahçede. hepsinden yiyorlar ama akılları hep o ağaçta... şeytan da bunları kandırınca yiyorlar.. ben de onlara ceza olarak bulundukları yeri cemnetten normal dünyaya çeviriyorum.

    sonra? sonra bu insanları kendi hallerine bırakıyorum, gözlemlemeye başlıyorum. bunlar zamanla sapıtıyor. ben de başka bir program yazıp, adını peygamber.01 koyup bunları düzeltmeye çalışıyorum.. ama yok. bana mısın demiyorlar. mucize istiyorlar, yazıyorum bi program, denizi yarıyorum, asayı yılan yaptırıyorum, ölüyü diriltiyorum ama nafile. bişeyler yazıyorum, kitap olarak yolluyorum ama yok. ben de hepsini yok ediyorum, yeni insan programları yazıyorum. bazen tufan yapıyorum, bazen taş yolluyorum.. bunların hepsi benim için çok basit şeyler.. iki dakikalık kod yazma hepsi..

    bu insan programların içinde bana hiç inanmayan var, beni görmek isteyen var, benim adıma insanları dolandıranlar var.. benim adıma bir birlerini öldürüyorlar.. bazıları da başka bi insan programı alıp benimle eş tutuyorlar, en çok buna kızıyorum. düşünsene, gerçekte var bile olmayan, benim yazdığım bi programı alıyor, benimle yan yana koyuyor. akılsızlığın, beyinsizliğin daniskası..

    bu insan programlar bazen benden bişeyler istiyorlar. bazılarını kabul ediyorum, bazılarını reddediyorum. hepsinin her dediğini kabul etsem simülasyon çöker zaten... bazen öyle aptalca şeyler istiyorlar ki, gülmekten katılırsınız...

    bu insan programları gözlemek zevkli. bazısı kadere takmış kafayı. "bizim ne yapacağımızı biliyor mu?" diye soruyorlar. heralde biliyorum. hepinizi tek tek ben programladım yazdım. ciğerinizi bilirim sizin. ama bak ne yapacağınızı belirlemedim. sizi kendi halinize bıraktım. akıl denen programı yerleştirdim, sonra da bakalım bunlar nereye gidecek diye sizi gözlemeye başladım. ama artık bu işte o kadar tecrübe kazandım ki, hanginizin ne yapacağını hemen biliyorum. bazen beni şaşırtanlar da olmuyor değil, doğruyu söylemek gerekirse...

    başka? kötülük problemi? bu yazdığım simülasyonda ben kötülüğü niye yok etmiyorum? çünkü şu yaşadığım dünyanın aynısını gerçekleştirmem lazım simülasyondaki, tam anlamıyla sağlıklı bir gözlem yapabileyim.

    en hoşuma giden şeylerden bi tanesi, bu insan programların, simülasyonun kurallarını keşfetmesi.. mesela bi tanesi sırf aklına gelebilsin diye kafasına elma düşürmüştüm de, yerçekimini keşfetmişti. şimdi de bazıları simülasyon içinde olduklarını anlamaya başladılar ama henüz ötekilerden fazla rağbet görmedi.

    şu yobaz sınıfı programlar olmasa simülasyon daha hızlı ilerleyecek.. neyse.. bu simülasyonun da sonu var elbet. günü gelince silecem bunu. ama şöyle bi kural koydum simülasyona, insan programlara da bildirdim. günü gelince bütün o yok ettiğim insan programları(ölenleri) yeniden yazacam. onları başka bi simülasyona alcam. iyilerini güzel yaşatcam, kötülerine de eziyet çektircem. kimisi inandı buna, kimisi inanmadı, alay etti..

    her neyse... ilginç bir argüman..
347 entry daha
hesabın var mı? giriş yap