5 entry daha
  • hayao miyazaki'nin hayatının bir kısmına ve rüzgar yükseliyor filminin hazırlığının büyük bir bölümüne misafir olduğumuz öğretici nitelikte belgesel.

    aslına bakarsanız, en öğretici kısmı animasyon yapımından bağımsız olarak ''saygı'' kavramı bence.

    studio ghibli gibi bir atölyeniz var, işleyen mekanizmanın ilk ve en büyük dişlisi sizsiniz diyelim; deadline'lar belirlemişsiniz, milyonlarca insana bir söz vermişsiniz yeni filminizin belirlediğiniz bir tarihte çıkacağına dair; ne kadar saygı çerçevesinde kalabilirseniz çalışanlarınıza karşı koşuştururken, miyazaki bu seviyenin birkaç gömlek üstünde bir karakter. tüm süreçleri büyük bir ustalıkla yönetiyor, gerçek bir lider.

    hayran kaldım. bir patronun beyaz önlüğü ile sahip olduğu binada bu kadar iddiasız hareket ediyor olması beni çok şaşırttı. ne güzel şey japon toplumunun bir parçası olmak. bireylerin birbiri ile olan ilişkilerinin bizim toplulumumuzdaki gibi laçka olmaması, her karşılaşmalarında birbirlerine saygı ile gülümsemeleri etkileyici bir davranış.

    saygı çerçevesinde kurulan ilişkilerin sınırlarını zorlayan tek şey miyazaki'nin idealist yapısı. imkansızı değil kendi kafasındakini istiyor daima, beklentileri o kadar yüksek ki baskıya dayanamayıp birçok yetenekli çizer ayrılıyor stüdyodan. harıl harıl çalışan arkadaşlarına bakıp ''biliyorum onları övmemem gerekiyor'' demek ise büyük bir patronaj tavır bence. belki de liderliğin bilemediğim bir boyutu. bilemedim.

    hiç şaşırmadığım ayrıntı ise miyazaki'nin introvert tarafı. yaratım sürecinde ''gerekli yalnızlığın sağlanması'' adına bir söz çalınmıştı kulağıma, belgeseli izlerken somutlandı resmen bahsettiğim yalnızlığın tarifi zihnimde. üzülemedim ama, çünkü bu bireysellik içerisinde mutlu görünüyor.

    unutmadan, storyboard isimli bir şey öğrendim. tüm filmlerini önce çizgi roman tadında tek tek çiziyor miyazaki. bilgisayar ile harikalar yaratıldığını bilmesine rağmen, kalemden ve kağıttan son filmine kadar vazgeçmemiş... hikayenin nasıl ilerleyeceğini kimse bilmiyor, senaryonun sonunu film izleyicisi kadar merakla bekliyor tüm ekip.

    büyük bir kibri beraberinde getiren sürecin üstesinden her sabah çocuklara el sallayarak gelebiliyor anladığım kadarıyla. ya da kibirli birisi, kestirmek mümkün değil; mimikleri çok cansız çünkü.

    ana karakteri kimin seslendireceği sorumluluğunu spontane bir kararla amatör bir sanatçı üstleniyor. herkesi şaşırtan bu karar, filmi tekrar izlediğimde beni de şaşırttı. başarılı bir tercih çünkü, anlık bir ''acaba'' ile bu isabet büyük tecrübe gerektiriyor.

    ufaktan toplayalım, en sevdiğim yönetmenin sanatçı-patron-lider üçlemesinin neresinde olduğunu gördüm, sürecin içerisine bir şekilde dahil oldum ve daha farklı bir bakış açısı ile izliyorum animasyon filmlerini artık.

    tüm proje bittikten sonra merdivenlerden çıkan miyazaki'nin şiirsel sahnesi ile kapatıyorum entry'i. ehehe.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap