4 entry daha
  • hiçbir albümü... ama hepsi...

    sezen aksu, kariyer basamaklarının gerektirdikleri ile ruhundan dökülenleri birleştirebilmiş, bu sentezi de kendi yaşına ve içinde yaşadığı toplumun düşünsel ve duygusal iklimine göre ortaya koymuş, duygusu ve öngörüsü yüksek, müthiş bir kadın bana göre. duyguları bu kadar yüksek ve bunu da sanatına fazlasıyla yansıtan bir kadın olarak sezen aksu'nun en iyi albümü hangisi diye aramak, onu fazla sabit ve zaman içinde değişmemesini bekleyen bir konuma indirgemek ve değerinden eksiltmek olur diye düşünüyorum. o yüzden hangi albümü en iyi diye aramaktansa ben genellikle dönemselleştirerek bakarım sezen aksu albümlerine.

    1976'dan, 1985 yılında çıkan sen ağlama albümüne kadar olan dönem, ilk dönemi ve kariyer başlangıcıdır benim için. bir yandan söylediği pop şarkılarla yorumu üzerindeki etkisi gayet belirgin olan ajda pekkan, diğer yandan aranjman şarkıların ağırlıklı olduğu bir dönemde kendi müziğini yaratma telaşı ve pop müziğin daha yeni yeni revaçta olduğu yıllarda ismini duyurma çabası ile ilişkilendiririm ilk dönemini. kaybolan yıllar gibi, bir insanın o yaşta nasıl bir duyguyla böyle bir şarkıyı yazabileceği ile ilgili insanı hayrete düşüren ve yine dört günlük bir şey gibi fazlasıyla olgun ve pop formundan yer yer sapan şarkılarla, aslında sezen aksu'nun da arayışta olduğu bir dönemi simgeler benim için başlangıç dönemi. arada söylediği tsm şarkılar ise bunun kanıtıdır zaten.

    1985'deki sen ağlama albümü ile birlikte ise artık sesinin, yorumunun ve kendinin daha bir farkında olan bir sezen ve bu döneme damgasını vuran onno tunç'lu yıllar başlar benim için. dönemin, ne yapılsa da bir türlü bastırılamayan arabesk eğilimine bulanmış bir atmosferde, aysel gürel'in süssüz, yalın ama kalbin en dip noktasından dökülen sözleri ile daha lirik şarkılardır ortaya çıkan. o dönem yayınlanan birçok arabesk motifli filmin fon müziği olarak kendine yer edinmesi de şaşırtıcı değil bu yüzden.

    o dönem bir arabesk furyası vardır ve en gözde sanatçılar olan zeki müren, bülent ersoy ve emel sayın gibi isimlerin söylediği şarkılarda bile bu etki rahatlıkla gözlemlenebilir. o yüzden bana o dönem popüler olan tsm şarkıları, ara bir form gibi gelir; karmakarışık bir dönem ama pop müzik, diğerlerine göre düşüşte olsa da sezen'le hafif bir parlama yaşar. nilüfer arabesk motifli şarkıları da ara ara deneyen bir yol izlese de nükhet duru ve ajda pekkan, o dönem henüz bu tarz bir müziğe yabancıdır. sen ağlama ve sezen'in bu yolda devam eden ve başarıya ulaşan çizgisi, onları da aynı noktaya sürükler ve ajda pekkan, selami şahin şarkıları söyler; nükhet duru ise sevda ile bir kere daha parlar. sezen aksu'nun kariyerinde bu arabesk motifli lirik şarkılar, ibresini yavaş yavaş pop müziğe kaydırarak, 1991'de yayınlanan gülümse'ye doğru ilerler.

    sezen aksu kariyerinde aysel gürel ve onno tunç ortaklığının bitişini gösteren bir albüm olsa da gülümse, herkesin bildiği gibi türk pop müziğinde bir dönüm noktasıdır. sezen aksu'nun el verdiği bir isim olan aşkın nur yengi'nin, hemen öncesinde çıkan albümü sevgiliye, bu yükselişin sinyallerini vermeye başlamıştır zaten ve sezen de gülümse ile hedefi on ikiden vurmuştur. benim için gülümse ile biten bu yıllar, sezen'in yükseliş dönemidir ki bugün o anlamsız bulduğum "en iyi albümü hangisi" sorusuna verilen yanıtlar, büyük ihtimalle bu dönemde çıkan albümlerden birini seçecektir (sezen aksu söylüyor, sevgiliye* ve gülümse albümlerini, türkiye'de pop müziği zirveye çıkarmaya hazırlayan, geçiş albümleri olarak kabul etmek de mümkün ama meseleyi karmaşık hale getirmek istemedim).

    en iyi albümüne verecek bir yanıtım olmasa da sezen aksu'nun en verimli dönemi diye kategorize edeceğim üçüncü dönemi ise benim için, deli kızın türküsü ile başlayan ve düğün ve cenaze ile biten üçüncü dönemidir ki bu dönemde sezen, tüm ticari kaygılardan uzak, bu ülkede ezgisi çınlayan tüm kültürlerin ve başka etnik kültürlerin yankısı ile dost olmuş ve bizi de ahbap etmeye çalışmıştır. benim için bir sanatçının en eşsiz anı, içsel yolculuğunu kitlesi ile paylaştığı o an'dır ve o yüzden bu dönemi, benim için en iyi albümlerinin olduğu dönemdir. ama dediğim gibi; hiçbiri, ama hepsi...

    1999 yılındaki adı bende saklı'dan 2005'deki bahane'ye kadar çıkan albümlerin hepsi, tüm geride kalan yılların sentezi, yaşanmışlığıdır; güler, eğlenir, ağlar, yakınır. kimi zaman sarı odalar'da duramaz, kimi zaman gidemez. ardında bıraktığı yılların tüm ehilliği ile paylaşır duygularını; yer yer acısını anlatır, yer yer acımıza ortak olur. bir yandan hüzne bulanmışken, bir yandan goygoy yaparız. artık müziğe yön verme ile ilgili bir kaygısı ya da beklentisi kalmamıştır belli ki ama müzik onun etkisinden kurtulamaz.

    beşinci ve günümüze uzanan son dönemi diye kategorize ettiğim, deniz yıldızı'ndan son albümüne uzanan dönemde ise sezen, artık tamamen kendidir. uzun zamandır okuyamadığımız röportajlarda ve izleyemediğimiz televizyon programlarında, duyamadığımız sezen'dir. bir tek şarkılarla duyurur kendini ve biz anlarız onun nelerle, hangi duygularla baş ettiğini.

    iyi ki varsın be kadın! upuzun bir ömrün olsun ve bizimle hep paylaş, olur mu?

    not: başkalarına verdiği şarkıları yorumladığı düş bahçeleri ve yürüyorum düş bahçeleri'nde albümleri, yukarıdaki kategorizasyonun dışında tutulmuştur.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap