123 entry daha
  • margaret atwood'un kadınların tüm haklarının elinden alındığı ve rütbeli askerlere köle olarak atandığı bir dönemi işlediği distopyasıdır. öncelikle çanakkale'de rum bir sahafın önerisiyle türkçe çevirisini okudum, çevirisini başarılı bulmadım. sonrasında elime ingilizce versiyonu geçti ki burada margaret atwood'un kelime oyunlarına, benzetmelerine, imalarına ve sözcüklerle dansına hayran kaldım. dolayısıyla, eğer imkanınız varsa ingilizce halini okumanızı öneririm.

    kitabın adındaki "damızlık" veya "handmaid" ibaresi döllenecek ve çocuk taşıyacak olan anlamında kullanılmaktadır. romanda yüksek radyasyon ve yaşam koşulları sebebiyle kadınların çoğu doğurganlığını kaybetmiştir. doğurganlığını koruyabilen bazı kadınlar ise "damızlık" kadınlar olarak nitelendirilmektedir. bu kadınların tek görevi doğurmaktır.

    kitap boyunca kadınların bir kast sistemi gibi ayrıldığını ve her grubun belirli bir rengi ve görevi olduğunu görüyorsunuz (aklıma osmanlı'nın azınlıklar için ayrı kıyafetler uygulaması gelmedi değil(geri bildirimler üzerine: burada benzetme sadece renkler için yapılmış olup osmanlı'da bu sistem vardı demiyorum).

    -en tepede olan kadınlar, "eş"ler; mavi renk elbiseye sahip olup en yüksek seviyedeki erkelerin "eş"leridir. görevleri "eş" olmak ve evi idare etmektir.

    - "martha"lar ise ev işlerini gören bir hizmetliler sınıfı. bu sınıftaki kadınlar çocuk doğuramayan (yaşı geçmiş, kısır vs) kadınlardan oluşuyor. yeşil renkli elbiselere sahipler.

    - "damızlık kızlar" ise tek görevleri çocuk doğurmak olan ve yüksek rütbeli askerlere atanan kadınlardan oluşuyor. elbiselerinin renkleri kırmızı olsa da bu kadınların kıyafet tarzları biraz daha farklı; yüzlerinde kırmızı peçe ve beyaz kanatlar, uzun bir kırmızı elbise ve kırmızı eldivenler.

    - "teyze"ler; bir çeşit damızlık kızların mürebbiyesi, eğitimden ve eğitim yerlerinin yönetilmesinden sorumlular ve görevlerine uygun "kahverengi" bir elbise giyiyorlar.

    - "ekonokadınlar" alt sınıf erkeklerin kadınları olarak; evi idare etme, eş olma, hizmet etme ve çocuk doğurma işlerini sürdürüyorlar; görevlerine göre yukarıdaki renklerden birini giyiyorlar.

    - "jezebeller" - bir nevi o dönemin fahişeleri ve eskort kadınları statüsündeler.

    -"koloni kadınları" - hiçbir gruba girmeyen bu kadınlar koloniye katılırlar ve orada en ağır işlerde çalıştırırlar. aslında bu sert kategorileşme mevcut durumda bile var olan bir kategorileşme.

    atwood'un bu feminist romanında öne çıkan en önemli noktalardan biri de bu. şu an kadınlara verilen haklardan bahsedilse bile yukarıdaki gruplaşmanın modern hayatımızda da var olduğunu hepimiz görebiliriz. ayrıca burada verilen renklerin de aslında toplumun sınıfını gösterdiğine dikkat çekmek gerekiyor. kitap boyunca vurgulanan noktalardan birisi ise; bu kadınlara okuma ve yazmayı yasaklamaları. toplumdan izole etme ve kendi içlerinde bile ayrışmaya sebep olarak aslında kadınları kendilerine bağımlı ve tutsak hale getirmiş olan bir toplum söz konusu. toplumu oldukça sert bir dille eleştiren, feminizm vurgusunu sıklıkla yapan; modern toplum olarak gösterilen bu korku tablosundan çok da uzak olmadığımızı vurgulayan bir romandır.

    ek olarak, platon'un "devlet" romanında kurduğu ütopik devlete ilişkin karşıt bir teori olduğunu da düşünüyorum. platon'un kurduğu yönetim biçimini erkeklere atfetmiş ve biraz da dejenere edilmiş haliyle uygulamıştır. dolayısıyla söz konusu sisteme de bir eleştiri olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
1709 entry daha
hesabın var mı? giriş yap