2 entry daha
  • bugün izlediğim italyan filmi. sadece bir entry görünce burayı biraz doldurmak istedim.

    kanımca iki farklı yaşam biçiminin gösterilmesi bu film. bu iki farklı yaşam biçimini, hayatta indirgenebilecek iki farklı insan tipi olarak da görebiliriz.

    sessiz ile konuşanın, utangaç ile arsızın, okuyan ile gezenin, duygularının kendisini yönlendirmesine izin veren ile çıkarlarının hayatını yönlendirmesine izin verenin, acı ile hazzın, inanan ile inanmayanın, rasyonel ile irrasyonelin sentezidir aslında bu film.

    aynı zamanda bir yol filmdir.

    bu filmi tarif etmek gerekirse la dolce vita havalarında bir y tu mama tambien'imsi diyebilirim herhalde.

    fazla iddiası yok filmin, felsefe yapmaya çalışmıyor. ama içerisinde çıkarılmaya hazır onlarca malzeme de hazır bekliyor hani.

    antonioni filminde uyudum diyen karakter filmin bu yapısının tercih sonucu böyle olduğunu bize gösteriyor aslında.

    bu kuşağın bu şekilde davranmasının arkasında yatan nedenlerden birinin de world war ii olduğu bruno'nun gençlik yıllarımı savaşta harcadım demesinden çok güzel sezdirilmiş.

    kısacası ikinci dünya savaşı sonrasında ve pepsi lerin sahillerde havada uçuşmaya başladığı amerikan kapitalizmin küreselleşme macerasında nasıl bir jenerasyon ortaya çıkıyor sorusunun ilk cevaplarından olan (muhtemelen) güzel film.

    ve o yıllarda sahillerde twist yapan insanlar bugünlerde discolarda ya da gündüzleri yine sahillerde remixlerle farklı şekillerde de olsa aynı mantıkla çoşmaktalar. sorun bu insanların coşması değil tabii, bu insanların hayatta bunlardan başka şeylerden keyif alamayacak halde olmaları. mesela bir dağ manzarasından ya da mimari bir eserden. kısacası kültürden ve doğadan uzaklaşmaları hatta kültürün varlığından bile haberleri olmamaları. arabasını karısından çok seven bruno’yu hatırlayın, araba sevilmesi gereken bir şey iken insan arka planda ve sevilmesi daha uzak olan bir nesne halinde, bu jenerasyon için böyle.

    discoda dans eden, kalabalıkta eriyen kişi artık yok olur. yani 7 milyarı oluşturan 1’dir. yaptığı şey kendisine zevk verecektir, haz verecektir hatta bunu yaşam amacı filan sanacaktır. fakat bu hazza maddi olarak ulaşmak zorunda kalacağı için tam olarak welcome to the machine sloganıyla makineye girmiş olacaktır. maddi hazlar zaten yapayken bir de bu hazlara ulaşmak için gereken parayı (mesela bir yat almak için) sağlamak amacıyla çalışmak, yükselmek, tüketim için üretimin parçası olmak zorundadır.

    kısacası 1962 yılında çekilmiş efsane bir film the easy life. earlyde bu konulara değinebilmek gerçekten mükemmel. ismi buralarda pek duyulmayan bu şaheser, yolu buraya düşen sözlük sinema severlerine tavsiyedir.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap