• en sonunda söyleyeceğimi en baştan itiraf edeyim,ağladım,ağladım,ağladım…

    daha önce de böyle bir ruh haline bürünmüştüm o da bir japon animasyon filmi olan ateş böceklerinin mezarı filmiydi…

    o filmin yorumuna da şunu yazmışım zaten;
    ‘’setsuko...hiç unutmayacağım belki bu ismi...hele o küçücük sesin kulaklarımdan hiç çıkmayacak...bir abi ve kardeşin hüzün dolu hikayesi...mendilinizi hazırlayın...müzikleri ile beraber gözyaşlarınızı tutamayacaksınız...bir çocuğun savaştan değil açlıktan ölmesi asıl zoruma giden...setsuko....her zaman kalbimdesin...’’

    tamam bu uzakdoğuluların özellikle de güney korelilerin çok tırışka filmleri oluyor da bazen öyle cevherler çıkıyor ki kendi tarzında tavan yapıyor…

    genellikle filmleri eşimle beraber izlerim ama ne hikmetse(!) bu filmi izlemeye başlayınca 8 yaşındaki kızım da dedi ki ‘’appa,bu filmin afişinde –ki internet açıktı- küçük bir kız var bende sizle izleyebilir miyim?’’ dediğinde ‘’olur’’ dediğimde tehlikenin farkında değildim ama artık çok geçti…

    konusuna gelince ;

    6 yaşlarındaki kızıyla muhteşem bir uyum içinde yaşayan zihinsel engelli bir baba'nın, bir kız çocuğunun ölümünden sorumlu tutulması,ölen kızın başsavcının kızı olması nedeniyle şiddet kullanarak imzalatılan ifade ve atılan iftira sonucu idamla yargılanması,hapiste yaşadıkları, yargılanma süreci,baba-kız ilişkisi merkeze alınan bir film…

    o kız her ‘’appa’’ dediğinde kalbimi aldı parçaladı,döktü yerlere,gözlerim doldu,kızıma sarıldım...benim adım sam ve benim adım khan'dan sonra başrol erkek oyuncusundan gördüğüm çok iyi bir performans vardı.özellikle uçan balon sahnesinde babanın tüm zihinsel problemlerinden arınmış (konuşma biçimi de dahil olmak üzere) bir şekilde karşımıza çıkması o küçük kızın hayalinin ne kadar naif ve günahsız olduğunun açık kanıtıydı.aslında biz küçük bir kıza değil kalbi iyiliklerle dolu küçük bir kıza ağladık…

    7 numaralı hücrede bir koğuş takımı var ki evlere şenlik,her türden adam var.hepsinin hayatının filmin belirli yerlerinde nerelere taşındığını görmek ayrı bir keyif ayrı bir tattı…

    aklımda kalan sahneler ;

    - finale yakın okuma/yazma sahnesinde muhteşem kapışma beni benden halde,gülmekten kırıldık.

    - gardiyanın kapının aşağısından baktığı,küçük kızın saklanabildiğini zannedip mutlu mutlu baktığı sahnede arkadan müdürün belirmesi ancak kızın bunu fark etmeyip gülümsemeye devam etmesi.

    - finaldeki yardım çığlığına hiçkimsenin cevap vermemesi,verememesi…

    aslında o yardım çığlığını duyan herkes babayı ve kızını tanıyordu üstelik adamın da suçsuz olduğunu biliyorlardı.modern yaşamın ve vahşi kapitalizmin bazen ne denli acımasız ve insanlık dışı olabileceğini,toplum karşısında bir bireyin nasıl da sistemsel olarak çaresiz bırakabilineceğini yönetmenin burda özellikle parmak bastığı kanaatindeyim.ayrıca iade-i itibar davasında polis şefinin ceza almaması da şu gerçekliğe bir atıf;

    ‘’adalet diye bir şey yok olsa da geç gelen adalet adalet değildir!’’

    afiş ayrı güzel,müzikler ayrı güzel,hikaye çok orijinaldi.bir yandan adalet sistemine isyan ederken bir yandan da bir aile dramına şahit oluyoruz.film boyunca akli dengesinin yerinde olmadığı bir bireye sırf birileri tatmin olacak diye ceza vermeye çalışanlar finalde vicdanları ile başbaşa kaldılar ve bu hal onlar için bir açmazdı,vicdan ile adaletsizlik arasındaki kısırdöngü…işte içinden çıkamadığımız bu kısırdöngüye aptal aptal gülüyoruz bazen çünkü elimizden hiçbirşey gelmiyor,sinir oluyoruz tüm o tebessümlerde o sinir harbinin ruhumuzdaki dışavurumları bedensel ifadesi adeta….

    görüntü yönetmeni de ayrı bir aura katmış filme,yavaş çekimler,fotoğrafik görüntüler,can alıcı sahnelerdeki ustaca açılar ve damardan zerk edilen dram akışı gerçekten çok iyi yansıtmış bu havayı…

    umarım bu senaryoyu yeşilçam veya hollywood sineması farketmez,uyarlamaz çünkü filmin bir dokusu var ancak bu insanlar oynarsa o doku tutar diye bir hissiyatın içindeyim.tüm karakterler öyle cuk oturmuş ki sanki başkaları bu filmi kotaramaz gibime geliyor…

    asıl üzüldüğüm nokta ; herşey aslında bir ‘’sailormoon’’ çanta yüzündendi ya!...
1306 entry daha
hesabın var mı? giriş yap