7 entry daha
  • hayatımda gittiğim ilk beşiktaş maçı olduğu için ölene dek unutmayacağım, hep iyi hatıralarım arasında baş köşede yer alacak efsane maç, 4 ağustos 2001 beşiktaş ac milan maçı..

    o zamanlar henüz lise bebesiyim. birkaç yıl sonra üniversite tercihi yapacağım için yaz tatilinin de verdiği boş beleşlik hissiyatı ile hatay'dan istanbul'a boğaziçi'nde okuyan abimi ziyarete gelmişim. güney erkek'te kaçak kaldığım, hazırlık sınıfı öğrencilerinin arasına kaynayıp büdans'a, bühak'a ve bilumum ilgimi çeken öğrenci kulübüne üye olduğum zamanlar. aklımda fikrimde şimdiki gibi beşiktaş var.

    abim sağolsun ekonomik durumumuz pek iyi olmasa dahi beni maça götürmeye söz vermiş. sırtımda orijinal olmayan 7 numaralı nihat kahveci forması, inönü civarına geldik. nihat'ın şiir gibi top oynadığı dönemler, zaten bu maçtan ortalama 4-5 ay sonra türk futbol tarihinin en başarılı la liga performansını sergilemek üzere real sociedad'a geçmişti. maç öncesi o kadar heyecanlıyım ki, stad çevresi kalabalığı gördükçe mutlu oluyor, "ulan aslında biz de kalabalığız" havasına giriyordum. sonradan sonraya ülkede azınlık olduğumuzu ve bundan gurur duymam gerektiğini kavradıydım.

    bileti aldık ama almaz olaydık. lanet kara borsacı bizi kazıklamıştı. verdiği biletin çöp olduğunu anlayınca ağlamaklı olmuştum. ek para yok, mecbur içeri girmemiz lazım. 2 biletten biri patlak, diğeri problemsiz. bende de nasıl özgüven varsa aldım o bileti, ben de zenci bir arkadaşa ucuza satıp kayboldum ortadan. sonra o parayla yeni bilet alıp tribüne girdik. hala büyük vicdan azabı duyduğum hareketlerimden biridir. inşallah esmer kardeş beni affetmiştir.

    maç mı? allahım bu nasıl bir stad, bu nasıl bir kalabalık! öyle bir sevgi seli var ki şifo mehmet'e, saatlerce tribünleri selamlamaya devam etse ağlamaktan göz pınarları kuruyacak adamın. fatih terim'in milan'ını 2-1 yeniyoruz ama tribünlerin tamamı maçı bırakmış, skor falan kimsenin umrunda değil, herkes kaptan mehmet'e saygılarını sunuyor. o jubile gibi jubile türkiye'de bir daha yapılmadı. gelirinin eğitime bağışlanması bir kenara, ömrünü verdiği kulübünün şifo'ya yaşattığı bu vefa ve onur da sonraki onlarca futbolcuya nasip olmadı.

    sonra istanbul'da isviçre maçı sonrası fatih terim'in genlerini alan ve rakip futbolculara tekmeler savuran şifo, bizim şifo'muz değildi. o hep inönü'de omuzlara alınarak futbolu bırakan centilmenlik abidesiydi. şifo galatasaray'a röveşata ile gol atan, bütün beşiktaşlı çocukların ölümüne sevdikleri kısa boylu şirin futbolcuydu. seni çok seviyoruz kaptan, bir gün beşiktaş'ın başında görmek dileği ile..
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap