99 entry daha
  • tinerci arkadaşı mehmet okuyan'la beraber yazdığı şu satırlar çok şey anlatmaktadır;

    "felah kelimesinin kullanıldığı ayetlerdeki nitelemelere nisbetle bu son ayetlerde "korku ve hüzün"den uzak tutulacakları belirtilen insanlara atfedilen özellikler daha genel bir anlam örgüsüne sahiptir. bu ayetlerden hareketle, kur'an'da öngörülen kurtuluşun asgari koşullarını, allah'a ve ahiret gününe iman, salih amel işleme ve bu şekilde kendisini ıslah etme şeklinde belirlemek mümkündür.

    bu bağlamda, özellikle iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiilerden allah'a ve ahiret gününe iman edip, salih amel işleyenler için korku ve hüzün olmadığını dile getiren iki ayet konumuz açısından özel bir önem taşımaktadır. bunlardan ilki, bakara suresinin 62. ayeti olup mealen şöyledir:

    'muhakkak ki [bu ilahi kelama] iman edenler ile yahudilerden, hıristiyanlardan ve sabitlerden allah'a ve ahiret gününe inanmış, dogru ve yararlı işler yapmış olan kimseler, rab'lerinden hak ettikleri mükafatları alacaklardır ve yine onlar ne korkacak ne de üzüleceklerdir.'

    esasen bu ayet, m. esed'in ifadesiyle, lslam'ın temel bir doktrinini inşa etmektedir. başka hiçbir itikatta benzeri olmayan bir görüş zenginliğine "kurtuluş" fikri, burada üç şarta bağlanmıştır: allah 'a iman, hesap gününe iman ve hayatta doğru ve yararlı işler yapmak bu kritik noktada -yani, lsrailoğuları'na yönelik bir davetin tam ortasında- bu doktrinin ifade edilmiş olması, yahudilerin, hz. lbrahim soyundan gelmelerinin kendilerine "allah'ın seçilmiş halkı" olarak kabul edilme imtiyazını verdiği batıl inancı nedeniyledir."

    bahse konu olan ayetteki ifadeler, hemen hemen aynıyla maide suresinin 69. ayetinde de tekrar edilmiştir: muhakkak ki, (bu ilahi kelama) iman edenler ile yahudilerden, sabiilerden ve hıristiyanlardan allah'a ve ahiret gününe inanmış, doğru ve yararlı işler yapmış olan kimseler, rabb'lerinden hak ettikleri mükafatı alacaklardır ve yine onlar ne korkacak ve ne de üzüleceklerdir.

    görüldügü gibi, bu ayette de kurtuluş yine üç temel şarta bağlanmıştır. ne var ki müfessirlerin büyük çoğunluğu, anılan ayetler de açıkça ifadesini bulan, "hangi gruba ait olursa olsun, allah'a, ahiret gününe inanan ve iyi işler yapan her insan kurtulur" şeklindeki yalın anlamı kabul etmemek için, fazlur rahman'ın ifadesiyle, ellerinden gelen gayreti göstermişlerdir.

    ...

    gelinen bu noktada, biz kimin kurtulup kurtulmayacağı konusunun sadece allah'ın bilgisi ve yetkisi dahilinde bulunduğunu ve bu konuda kesin bir yargıda bulunmak yerine açık uçlu konuşmanın daha makul olduğunu özellikle vurgulamak istiyor ve bu çerçevede en azından şu ihtimaller üzerinde düşünülmesi gerektiğini düşünüyoruz: kur'an'ın nazil olduğu dönemde ehl-i kitap arasın da allah'ın övgüsüne mazhar olmuş kimseler bulunduğuna göre,
    aynı insanların mevcudiyetinden bugün için de söz etmek neden mümkün olmasın? keza, küfrü gerektiren teslis inancından uzak duran hıristiyan veya muvahhid yahudiler niçin dün olduğu gibi bugün de var olmasın? "
737 entry daha
hesabın var mı? giriş yap