24 entry daha
  • yazdıklarımızı toparlarsak;

    bir süredir tarihselcilik üzerine eğilmeye ve bu yönde okumalar yapmaya başladım. bu konuda bu kadar fazla girdi girmemin sebebi buydu. bu başlık bir tartışma başlığı olmadığı gibi cevabını aslında gayet iyi bildiğiniz soruları cevaplama başlığı da değil.

    hep eleştirdim biraz da olumlu yerlerinden bahsedelim. mesela bazı tarihselcilerin sünnete(gerçi onlar daha farklı bir pozisyonda sunuyorlar ama olsun) ve sebeb-i nüzul rivayetlerine vurguları önemli. çünkü çağdaş islamcı ve selefi akımların büyük çoğunluğu evrensellik adına kur'an'ı bağlamından kopartarak okumaya yöneldi. son zamanlarda ülkemizde iyice kazan kaldıran mealcilik dediğimiz şey doğdu bundan.

    benim mustafa öztürk'e yönelmemin arkasında bunların neredeyse her meseleyi cehaletleriyle sulandırmaları ve islamcı damarları baskın gelip ayetleri bağlamından kopartarak sloganlaştırmaları ve hiçbir nesnel, ilmi ölçütü olmayan ve zaten ilme saygısı da olmayan sakat yaklaşımları oldu.

    ama bugün artık eminim ki olumlu baktığım durak da her ne kadar daha ilmi bir dil ve yöntem kullandığını iddia etse de onlardan pek farklı değilmiş.

    öncelikle tarihselci ve hermenötik yöntemlerin elbette hepsi bir değil. tarihselciler çok farklı yöntemleri savunuyorlar. ama okuduklarımdan yola çıkarak şu tahminde bulunabilirim bir-iki kişi hariç yönteminin hesabını verebilecek adam yok içlerinde. bu entry tarihselcileri küçümsememektedir, mesela cabiri ve hanefi'nin birçok fikrinde çok mantıklı ve haklı tespitler de yer almakta bana göre. ama bütüne vurunca yaptıkları şey direkt olarak bambaşka bir kavram ve değer dünyasının yöntemlerini yüzeysel bir şekilde uygulamaya çıkıyor. bakın aksini iddia ediyorsanız, ispatlamak zorundasınız bu yöntemlerin ne farkı, ne hususiyetleri, ne değeri var diye.

    ve iş sadece yöntemsel olarak kalmıyor, doğrudan batılı fikirleri ve değerleri alıp yeni bir fikir gibi sunuyorlar. elbette farklı fikirlerden etkilenmeler, onların doğru söylediklerini kritik edip kendi düşünce dünyana katmalar olabilir, bu gayet doğal ama iş o raddeye varıyor ki islam kültürüne ait herşey tarihsel, ama batılı olan herşey evrensel kabul ediliyor. ve bu fikirler nereye varabilir hesabı verilmiyor. marx, feuerbach, spinoza, nietzsche, heidegger, foucault falan bu adamları koşulsuz bir şekilde takip ederek varacağınız yer islami bir daire içinde kalamaz.

    ayrıca tarihselci olmuyorlar. gerçekten tarihselci olsalar eyvallah deriz ama bizzat eleştiriler yönelttikleri daha lafızcı, literalist islamcı akımların yaptığını çok daha şiddetli bir şekilde yapmaya başlayıp literalizme, kur'ancılığa ve selefiliğe kayıyorlar. neredeyse bütün tarihselciler istisnasız bir şekilde kur'an'ı bütünsel (gerçekten tarihselciyseniz her bir ayeti ayrı bir şekilde tarihsel bağlamında değerlendireceğiniz için bütünsellikten söz edemezsiniz) anlamaktan söz edip bağlamsız ve zamansız bir kur'an okumasına ve hatta geleneği bununla suçladıkları lafızıcı parçacı ayet cımbızlamalarına gidiyorlar. evet fazlur rahman'dan başla hasan hanefi'ye kadar durum aynı. savunucularına da bakın bildiğin ayet cımbızlayıp literalistlik, mealistlik yapıyorlar. kur'an müslümanlarından hiçbir farkları kalmıyor. ve aynı krizi ve kabızlığı devam ettiriyorlar.

    kriz ney?

    geleneksel ilimler hiyerarşisinin bozulması.

    kur'an ve tefsir aslında pratiksel ve düşünsel sorunlara çözüm olabilecek yeni yorumlara o kadar müsait bir alan değildir. kur'ancılık yapanlar ve yine tarihselcilik yaptığını iddia edip katı bir kur'anizme düşüp en nihayetinde kur'ancılardan farksız bir şekilde çözüm sandıkları çağdaş değerleri kur'an üzerinden geçerlileştirmeye kasanlar bunun mümkün olamayacağını hesap edemiyorlar.

    evet çağdaşlık bir problem olarak durmakta bunu reddemeyiz, ama çözümü mümkün edecek şey teorik bir zemindir, sistemli bir düşünmedir. ayetleri tevil ede ede tam tersini söyletmek veya tarihselleştirip toptan buharlaştırarak kurtulmak bunlar çözüm falan değil, sorunlardan kaçıştır.

    geleneksel ilimler içinde düşünsel veya hukuksal sorunlar belli bir teorik düzlem içinde değerlendirilip çözüme kavuşturulurdu. kelam ve fıkıh usulü bunlar için yapılmış paradigmalardı.

    tasavvufçular ve işari yorumları görmezden gelirsek kimse gelip kur'an'ı aşırı tevile yönelmiyordu, çünkü ne dediği zaten aşağı yukarı çoğu tefsirde aynıydı. çok büyük mezhepsel fark var sandığınız mutezilenin tefsiri(keşşaf) okutuluyordu sünni medreselerde.

    19. yy'dan sonra bu sistem bozuldu. kelam teorik düşünmeden çıkıp kelam tarihine dönüştü. aynı şey fıkıh usulünde de yaşandı. bu batıdaki dönüşümle doğru orantılı bir gelişmeydi ve batıdaki dönüşüm islam modernizmi olarak islam dünyasına yöneldi. ve gelenek toptan reddedildi, ilimler hiyeraşisine önem verilmeyip eklektik düşünceler ve saf bir kur'anizmle malûl islamcılık, selefilik, çağdaş islam düşüncesi ve nihayetinde tarihselcilik oluştu.

    tüm bu düşünceler birbirini besliyor. ve hepsi de ortak bir şekilde geleneği dışlıyorlar.

    mesela ışid orada bir halt yiyor burada kur'ancılar ve tarihselciler geleneği suçlu buluyor. halbuki durdukları yer itibariyle aynı yerde duranlar bizzat kendileri aslında.

    ışid'le fıkıh usulünü kolayca eşitleyen mustafa öztürk gidip çözüm diye medeni ayetleri tarihselleştiren islam sosyalisti muhammed taha'nın teorisini sunuyor. çözüm olabilecekmiş gibi sanki.

    sonuç;

    yunus apaydın'ın bir çalışması vardı, orada (mustafa öztürk'ün de itirazlarıyla beraber yazılmış bir çalışma bu) tarihselcilerin kolayca fıkıh usulünü ıskartaya çıkardığını söylüyordu. buna katılmamak mümkün değil. çünkü bütün tarihselciler ilk başta geleneği sanki sorgulayarak uygun olan fikirleri benimsemiş gibi gözükürler, ama detaya inince geleneği toptan reddetmeyi amaçladıkları ve geleneğe vurguyu sadece amaçları için kullandıkları görülür.

    onun yerine ise hesabını veremedikleri yöntemleri ve düşünceleri önerirler.

    ve en nihayetinde tüm bu yöntemler, batıdan aşırılan fikirler(sosyalizm, rasyonalizm, antropolojik kelam vs.) falan hepsi tek bir problemde kitlenir; islam hukuk uygulamalarının ne şekilde reddedileceği.

    tarihselcilik, yapısalcılık veya postyapısalcılık, hermenötik, deconstruction vs. savunduğunuz düşüncelerin, metotların hepsini uygulayın kur'an'a sonuç değişmez. çünkü öncülleriniz değişmiyor ve sabit. ister reddedin, ister reddetmeyin vardığınız yer her şeyiyle çağdaşlığın savunusuna çıkıyor.

    burada tarihselcilik üzerine yazmayı bitiriyorum.
35 entry daha
hesabın var mı? giriş yap