7 entry daha
  • 'marmara' kelimesinin kaynağı olan 'mermer' kelimesi (bkz: marmaron) de aslında bu mermerin özellikle antikitede ve orta çağda son derece önemli bir malzeme olduğunu göstermektedir, zira malzeme coğrafyayı isimlendirmektedir.

    mermerin bizler için ismini verdiği marmara denizi'nin eski ismi ise propontis'tir. strabon'a göre genelde sadece pontus yani 'deniz' oalrak bahsedilen karadeniz'e açılan bir ön deniz olarak görüldüğünden dolayı bu ismi aldığı düşünülmektedir.

    hah ne diyorduk, marmara mermeri...
    günümüzde marmara mermeri olarak isimlendirilen mermer, temelde marmara adası'ndaki ocaklardan çıkarılmaktadır. dolayısıyla marmara adası da aslında ismen mermer adası'dır denebilir. tabii mevcut coğrafi isimlerin o coğrafyayı deneyimlemiş eski dillerin tasvirlerinden geldiğini ilk kez burada görmediğimiz için fazlaca da şaşırmayıp konuya devam ediyoruz.

    mermerin önemi tabii ki muhteşem moleküler yapısından kaynaklanmıyor. nihayetinde mermer dediğiniz malzemenin gözeneklilik oranı diğer taş tiplerine göre çok az, dolayısıyla hijyenik ortam sağlamak için birebir. bir başka uygun malzeme de iyi sırlanmış tuğla, ancak tuğlanın sırı çok kolay aşınıyor ve sırı aşınan tuğla ıslak mekanlarda hızla bozuluyor. dolayısıyla mermer daha iyi bir yatırım yapısal olarak.

    burada devreye mimari kaygılar giriyor. fizibilite. sonuçta vauvv cipollino alacağıma marmara mermerine gömerim parayı demiyor insanlar. fiyat-etkinlik oranına bakıyorlar.

    antikitede (hatta aslında buharlı motor bulunana kadar tarih boyunca, ama şimdilik kendimizi antikite ile sınırlı tutalım) taş-mermer ocaklarının en önemli taraflarından biri - masraf ve çalıştırılabilirlik açısından - , ulaşım yollarına yakın olması. genelde dağlarda tepelerde, kıyılardan çok içlerde bulunan ocaklardan taş malzeme nehirler ve su yollarıyla kıyıya indiriliyor, kıyıdan gemilere indiriliyor, nereye giderse gidiyor. kara ulaşımı yük taşımacılığı adına henüz çok sorunlu. kentlerin kıyılarla ilişkili olmasının, dereler nehirler kenarında kurulmasının nedeni sadece tarla sulamak değil. en zengin ve refah kentlerin liman kentleri olmasının nedeni de ticaretin büyük oranda deniz yolu ile yapılıyor olması.

    dolayısıyla, kör istemiş bir göz allah vermiş iki göz. mermer ocağım var, propontis'in ortasında, karadeniz'den gelen buradan geçiyor, akdeniz'den gelen buradan geçiyor, dağ tepe uğraşmıyorum, ocaktan çıkardığım gibi gemiye yüklüyorum, batım atina güneybatım roma, kuzeyim istanbul, güneyim liman dolu, antik coğrafyanın en önemli yerleşimlerinin göbeğindeyim, ticaret yollarına hemen katılıveriyorum. malzemem süper değil ama fiyatı uygun, sütun istiyorlar gönderiyorum, kaplama istiyorlar gönderiyorum. süper ihtişamlı yapılarda malzemem boşluk doldurucu olarak kullanılıyor, çevresi porfirlerle, cipollinolarla, mısır'dan gelen sarı mermerlerle donatılıyor, ama o diğer daha orta karar soylulara var ya acaip mal veriyorum.

    sosyal sorumluluk uyarısı:
    tabi mermer ocaklarının, taş ocaklarının şöyle bir handikapı var: malzeme alındıkça yer yüzü şekli değişiyor. üstteki verimli toprak alındıkça çoraklaştırıyor. yani ahşap gibi değil, yeniden üretilebilir değil, milyonlarca yılın oluşumunu kesip kesip bir de utanmadan çimentoya katıyoruz.
    eğer yaşanabilir çevre istiyorsak, doğal malzeme ile doğaya saygılı malzeme arasındaki ayrıma daha çok dikkat etmemiz gerekli. hadi yunanlar, romalılar bilmiyordu, güzel de yapmışlar sütunlar, başlıklar falan ellerine sağlık, ama bir açın bakın beydağları'nın, akdağlar'ın uydu görüntülerine, beyaz, bembeyaz çukurlar göreceksiniz. o çukurlar bir daha ağaçlanmayacak (eveet biliyorum ocakta iş bitince ağaçlandırmaları lazım, ama işlemiyor o sistem a dostlar, adam ocağı yeşile boyayıp çıkıyor) kayalar tekrar oluşmayacak.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap