17294 entry daha
  • ben genelde gözlemlerimi ilişkiler üzerine yaptığım için, böyle beyni eğitici bilgiler veremiyorum. biraz ruhu, kalbi eğitici olabileceğine inandığım şeyleri yazıyorum.

    ocak ayında cenazemiz vardı. en yakın arkadaşım 35 yaşında öldü. memlekete gidip gömdük. ağladık. pidesini yedik. anılarımızı paylaştık diğer arkadaşlarla ve o gün en yakın arkadaşım bana çok başka bir şey daha öğretti. giderayak 35 yıldır farkedemediğim bir şeyi suratıma çarpıp öyle gitti.

    ben ilişki yaşadığım herkesle kanlı bıçaklı ayrıldım. onlar benim, ben onların suratına tükürdüm. beni seven kızların değerini bilemedim. benim sevdiklerim ağzıma sıçtı. friends with benefitlerim bile ilk fırsatta yok oldular.

    ben bunu hep normal karşıladım. sonuçta birisinden bir şeyler istiyorsun. karşılıklı çıkar olduğu her an bu kabul görüyor. bir kızla tanışıyorsun. sen ona farklı geliyorsun. bir çok konuda onu doyuruyorsun. belki ruhuna iyi geliyorsun. belki güldürüyorsun. teninin sıcaklığı iyi geliyor. seni 2 gündür tanıyor ama hissediyor ki sanki uzun zamandır berabersiniz. sonra uzun yıllar beraber oluyorsunuz belki. ve bir yerde çıkarlar çatışıyor ayrılıyorsunuz.

    o raddede birisinin bir şey isteyip diğerinin onu vermediği süreç başlıyor.

    seni aldatmış bir insanla, bir daha ne konuşacaksın ki? çok normal bence.

    6 yıl sevgili olmuşsun. sonra başka yollara gitmişsiniz. sen ayrılmak istememişsin. ama o istemiş. mecbur ayrılmışsın. eziklikten mi, zayıflıktan mı, sevgisizlikten mi bilmiyorum. bunu kabul edemiyoruz. ben edemiyorum en azından. çabuk kırılıyorum. ben plan yapmıştım onunla yaşlanırım diye filan. o yüzden ona kızıyorum.

    haklı olduğumu düşünmüştüm hep. yani kendimin değil, ayrıldığın insan ile kanlı bıçaklı olunması bana hep normal gelmişti. etrafımızda çok gördüğüm de bir şey bu.

    cenazede elimde kürek. ayakkabımla iteliyorum onu hafif çamur olmuş zemine. bir kısmı geliyor. bel fıtığımı azdırmamaya dikkat ederek çapraz dizilmiş tahtalara doğru iteliyorum toprağı. kulağımda okunan kuran sesleri var. beynim neyi düşüneceğini şaşırmış halde. olabildiğince çok, andan izler taşımayı ister haldeyim. cep telefonumu çıkarıp videoya almak istiyorum. mevta'nın en yakın arkadaşı ne yapıyor kafayı mı yedi? demesinler diye hareketlerimi kontrol etmeye çalışıyorum. mezarlığın güzel manzarasına bakıp güzel yerde yatıyor filan derken beklediğim en son şey, yengelerim.

    evet yengelerim.

    ben bu adamla o kadar çok anı yaşamışım. değişik şehirlerde ev arkadaşlıkları, maceralar, planlar. ergenlik öncesi başlayan, uzun sayılabilecek arkadaşlığımız süresince bir çok kız arkadaşıyla tanıştım o'nun. bir kısmı ile uzun yıllar çıktı. sonuncusu ile o'nun ilk girdiği koma sonrası hastanede tanışmıştım. birbirimize sarılıp ağlamıştık. sonra komadan çıkmıştı ama son ölüm öncesi durumları bana, ben kübadayken haber verdi, apar topar geri döndürmüştü beni. hadi onun cenazede olması çok doğaldı.

    çok ağladık birbirimize sarılıp. ama ya eski sevgilileri niye gelmişti ki?

    orta okuldaki sevgilisi çok duygusal çok güzel bir şiir yazmış facebookta. onu okuyup ağlamıştım. lisedeki sevgilisi defnedildiği konumu soruyordu. yurtdışında olduğundan gelememişti. lisede başlayıp ünide devam ettiği uzatmalı gençlik sevgilisi zaten hala görüştüklerindendi. cenazede oradaydı. sarılıp ağlaştık. hayat bizi savurup başka şehirlerde yaşadığımız zamanlarda beraber olduğunu bilmediğim, ilişki denediği ama tatlılıkla ayrılıp arkadaşlığa evirdiği tüm sevgilileri ordaydı lan.

    ben en dibindeki adam bunu o gün orda farketmiştim. hiç biriyle kanlı bıçaklı olmamış, olayları toplamıştı. ne bileyim insanlar güzellikle ayrılabiliyormuş ben o gün gördüm.

    ufuk açan şeyler edebi, teknolojik, kümülatif büyüyen bilgiler olmuyor her zaman. benim ufkum böyle duygulu şeylerle de genişliyor.

    bilemiyorum altı.. bilemiyorum.
24496 entry daha
hesabın var mı? giriş yap