3 entry daha
  • 24 saatte bitirdiğim 23 öyküden oluşan 200 sayfa kitap.

    kitabın ana teması lezbiyenlik olduğu için kitaptaki 23 öyküyü de "acaba bunun konusu ne" diye okuyamıyorsunuz, aksine "acaba yazar şimdi lezbiyenliği nasıl olaya sokuşturacak" diye okuyorsunuz ve bence bu hikayelerin hak ettikleri şekilde okunmalarını ve değerlendirilmelerini engelliyor. 23 öykünün belki sadece 1-2 tanesinde ana karakterlerin lezbiyen olacağını/olduğunu unutma şansınız oluyor da hikayelerin içinde kayboluyorsunuz.

    önsöz dahil kitabın başından beri kendi kendime "acaba ben lezbiyenliği yanlış mı biliyorum" diye sorduğum oldu. bazı hikayelerdeki kadın karakterlerin sırf bir kadını güzel buldu diye, bir kadınla zaman geçirmekten hoşlanıyor diye lezbiyen olduğu izleniminin verilmesi beni çok rahatsız etti. buna benzer olarak, kimi kadın karakterlerin lezbiyen olduğunu kabul edip lezbiyen olduğundan emin olmadığı kadınlara davranışını ise oldukça maçovari buldum. cinsel yönelimi kadınlar olan kadınlarla empati kurulmasının bu seçkinin hedeflerinden biri olduğunu düşündüğüm için de erkek ya da lezbiyen olmayan kadın gözü ile çizilen lezbiyen karakterlerin bu empatinin kurulmasına engel olduğunu düşünüyorum.

    kitabı okurken beğendiğim öyküleri işaretledim. kitabı bitirdikten sonra aklımda kalan öyküleri düşündüğüm zaman 5-6 öykünün aklımda kaldığını fark ettim. bunların içinden en beğendiklerimin hakan günday ve mine söğüt'ün hikayelerinin olması bu yazarları seven ve takip eden bir okur olarak beni şaşırtmadı. son olarak, bir kaç hikayenin yazarlarını da başka bir hikayesi ile okumak istediğim için arkadaki biografi bölümünün iyi düşünüldüğü görüşündeyim.

    edit: imla
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap