2 entry daha
  • ilk filmini, the landlord, 40 yaşında çekmiş, 70'li yılların sistemle problemli ruhundan gelme bir yönetmen. mal varlığını aniden kaybettiği için intihar eden babasını küçükken kendisi bulmuştur evde. hayatını uyuşturucu ve alkolle geçirmiş, tam hepsini bırakıp sağlıklı yaşamaya karar verdiğinde ise kansere yenik düşüp vefat etmiştir.

    "landlord"'a ilaveten being there, harold and maude, the last detail ve de coming home gibi çok güzel filmler yapmıştır. bu filmlerde karakterler hemen hemen aynıdır esasında. kişiliklerini bulmak için toplumun, ailenin empoze ettiği normlardan sapmak zorunda olan, sıradan kişiler... klasik 70'lerin kara mizah bu filmlerin hepsinde mevcuttur, hatta hal kardeşimizin en önem verdiği değerdir filmlerinde belki de. sonuçta insanca yaşamaya çalışan bireyler olabilmek için uğraşan karakterlerin düştükleri durumlar belki komiktir ama aynı zamanda üzücüdür de.

    watergate skandalı'nın ve `vietnam' bozgununun amerikan halkına getimiş olduğu şaşkınlığa ve karamsarlığa bir tepki gibi bir şeydir bu elemanın filmleri. ama artık unutulmuştur kendisi, liberal 70'lerden sonra 80'lerin siyasi anlamdaki tutuculuğu kendi gibi yönetmenleri biraz da saf dışı etmiştir. ayrıca filmlerinde 70'lerin en popüler müziklerini kullanır, iyi de eder. bizler de 30-35 yıl sonra izler izler gülümseriz.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap