3 entry daha
  • cüneyt arkın’ın kaleme aldığı , kendisini anlattığı kitabının adı. cüneyt arkın’ı cüneyt arkın’dan başka kim en iyi anlatabilirdi ki…

    onun gibi biri için oldukça kısa bir kitap gibi geldi bana… yok… ı ıh… direkt fikrimi söyleyeyim önce: kitaba bayıldım. kalemine bayıldım. espri yeteneğine bayıldım. samimiyetine bayıldım. açık sözlülüğüne, kadınları, atları betimlemelerine bayıldım.

    film setlerini, rol arkadaşlarını, sütçü beygirlerini, rejisörleri, sonradan görme zengin film yapımcılarını, medrano sirkini, atı hasretim’i, ölen ablasını, yalnızlığını… bütün bunları öğreniyorsunuz.

    yeri geliyor kendisinden fahrettin, yeri geliyor cüneyt, yeri geliyor cüneyit ve yeri geliyor artiz diye sözediyor. o kadar farkında ki kendisinin o gençlik zamanlarında dayanılmaz çekiciliğinin. adeta bir heykel kadar güzel olduğunun… kitabının bazı yerlerinde sanki bir senaryo okuyormuş gibi oluyorsunuz, kendisini bir tarif edişi var, bir an küçük sevgilim filmini seyrediyormuş hissine kapıldım.

    kitap 2001 yılında kabalcı’dan çıkmıştı. o zaman hürriyet gazetesinde yayınlanan kitapla ilgili bir yorum şöyleydi kabaca: cüneyt arkın edebiyat parçalamış, emel sayın’ın gözlerinden bahsederken “ göz değil, adeta gözistan” demiş. var mı böyle bir kelime allasen. o kadar yazı içinden bula bula bu cümleyi bulup böyle kısır bir yorum yapabilmişti hürriyet.

    kitabı dört yıl sonra, sözlükte yazdığım cüneyt arkın entrysine gelen onlarca olumlu mesajdan sonra okudum. hürriyetin ipiyle kuyuya indiğim için bir kez daha kendime kızdım.

    ben hakkını teslim ediyorum cüneyt arkın, ellerine sağlık diyorum. ama hâlâ merak ediyorum, sen ne doktorusun, cüreklibatur - kaldı ki cüreklibatır'mış doğrusu - ne demek, ne demek , ne demek ?
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap