36 entry daha
  • ahlâksızlık falan gibi kavramlar göreceli meseleleri işaret ettiği için kafam karışıyor benim bu yüzden o kısmı es geçerek ilerlemek istiyorum.

    ben tüm kadınların, kendisi hakkında ne söylerse söylesin, zevk ve özgürlük adına ne düşündüğünü iddia ederse etsin; özel bir insan olarak görülmeyi ve çok sevilmeyi arzu ettiğini düşünüyorum.

    hiçbir kadının, bedenini kamu malı yapmaktan gerçekten zevk aldığına inanmıyorum. birçok erkeğin de alacağına inanmadığım gibi.

    biz insanlar, ne kadar inkar etsek de ait olmayı severiz. güvenlik ve sevilme ihtiyacımız bizi bir araya getirir. ve her insan bunu en iyi başarabildiği kişiyle devam ettirmek ister.

    davet edildiğim bir doğumgünü partisinde bir kadınla tanışmıştım. kadınla saatlerce sohbet ettik. ilk eşinden ayrıldığında iki çocuğu varmış. "iki çocuğuna rağmen!!!" bir adam onu çok sevmiş, "çocuklarına rağmen!!!" kabul etmiş ve evlenmişler. her haftasonu bir yerlere gidiyorlar. gittikleri yerleri anlattı önce.. ooo dedim ne çok geziyorsunuz harika!

    o harika evliliklerinden bahsetti durdu epey. ama ilerleyen saatlerde, alkolün ve tükenmişliğin etkisiyle, hüngür hüngür ağlayarak, haftasonu gittikleri o yerlerde aslında başka çiftlerle buluşup birlikte olduklarını söyledi. adamı çok sevdiğini, onu kaybetmek istemediğini, bu o adamın fantezisi olduğu için ona bir şekilde uyum sağladığını anlattı.

    kendisine gerçekliği biraz gösterince, aslinda mutlu değil tükenmiş olduğunu ve bu yüzden ayrılması gerektiğini söyleyince "ben öğretmenim, bana çok zarar verir. yeni bir hayat kurabilmem imkansız" dedi.

    bu kadın bir anne, bu kadın bu toplumun cocuklarinin dersine giren bir öğretmen ve bu kadın tükenmiş bir insan... neden bunu yaşamayı kabul etti peki? zevk aldığı için mi? ahlaksız olduğu için mi?

    bence hiçbiri değil. çünkü hiçbir şeyi açıklamak bu kadar basit değil. "çocuklarıma rağmen" vurgusu bu toplumun bir suçu bi' defa. ve onu tükenişe götüren ilk sebep de bu. başka hiçbir seçeneği olmadığını düşünmesi, zaten sevilecek biri olmadığına, zaten seçilecek biri olmadığına inanmış olması. ve buna tek başına inanmadı. verilere dayanarak inandı.

    o kadını bir daha görmedim. ne yaptı bilmiyorum ama yalnız olmadığını, onun gibi birçok kadın olduğunu biliyorum.

    sevgili hemcinslerim; bizler hiçbir erkeğin viagrası değiliz. bizler, hiçbir yetişkin erkeğin kurtarıcısı, annesi, çaresi değiliz. bizler hiçbir erkeğin, hiçbir şey lûtfettigi canlılar değiliz. ve bizden onurumuzu, ruhumuzun bir yansıtıcısı olarak içinde yaşadığımız bedenimizi, kendimize olan saygımızı istedikleri zaman onlara vermek zorunda değiliz.

    her kadın, her erkek gibi gerçek sevgiyi ister. bazıları yürüdüğü yolda sevgi ve güvene dair inancını yitirir maalesef. bazıları ise yolda kaybedecek kadar bile şanslı olmamıştır; içine doğduğu evde / ailede / çevrede sevgi ve güvene hiç rastlayamamıştır.

    duygu dünyasına hep sert darbeler yemiş olan insanlar bedenine ne istiyorsa yapar. (eger kendimizi onlara feda edersek, bize de istediğini yapar.) çünkü kalbi bedeninin bir parçası olmaktan çıkmıştır. çünkü beyni ile kalbi arasında hiçbir bağ kalmamıştır.

    ama tüm bunlar, bir erkeğin son çareniz olduğu anlamına gelmez. bizlerin tek çaresi kendimize değer vermek, değersizliğe yapılan tüm övgüleri reddetmek ve bize hiçbir değer sunmayan her şeyi kendimizden itmektir.

    başta söylediğim gibi; biz insanlar ne kadar inkar etsek de ait olmayı severiz. ama tercihimizi "sahip olduklarımıza ait olmak" şeklinde yapmamiz gerekiyor. bu ince ayrımı yapabilen çiftler birbirini koruyacak ve birbirlerine iyi geleceklerdir.
102 entry daha
hesabın var mı? giriş yap