1 entry daha
  • "din ve aşk diye düşündü clarissa, sinirden titreyerek odasına döndü. ne iğrençtiler, ne iğrenç. çünkü miss kilman gözünün önünden uzaklaşınca, özellikleri ağır basmaya başlamıştı yine. bu kavramları; beceriksiz, öfkeli, hırçın, iki yüzlü buluyordu; kapılara kulak dayıyor, kapı eşiklerinde yağmurluklara sarınarak kıskançlıkla, kinle tutuşuyorlardı din ve aşk. kendisi hiç kimseyi değiştirmek istemiş miydi? herkesin olduğu gibi kalmasından hoşlanmıyor muydu? pencereden karşı evdeki ihtiyar kadının merdivenleri çıkışını gözledi. isterse çıksın merdivenleri, isterse dursun sonra yine çıksın, yatak odasına girsin usulca (clarissa onun yatak odasına girişini kaç kere gözlemişti), perdeleri aralasın, gözden kaybolsun odanın içinde. gözlendiğini bilmeyen bu kadının pencereden bakmasında saygıdeğer bir şey vardı. küçümsenemeyecek bir şey - ama aşkla din, yok ederlerdi bunu, ruhun bu dokunulmazlığını. iğrenç kilman'dan başka ne beklenirdi! ihtiyara baktıkça ağlamak geliyordu içinden.

    aşk da yokediyordu bir sürü şeyi. güzel olanı, doğru olanı yıkıyordu. sözgelimi peter walsh'u ele alalım. işte yakışıklı, zeki bir adam; bilmediği yok sayılır. tutun ki pope yada addison hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorsunuz, ya da şundan bundan konuşmak, insanları falan tartışmak geliyor içinizden, daha iyi birini bulamazsınız. kendisini eğiten peter'dı; kitaplarını vermişti okusun diye. ama bir de âşık olduğu kadınlara bak- adı, silik, alelade kadınlar. peter'ı bir aşık olarak gözünün önüne getir - bunca yıl sonra dönünce ne anlatıyor? kendini! korkunç bir tutku bu! diye düşündü. iğrenç bir tutku! miss kilman'la (hristiyan geçinen dindar kadın) elizabeth'in (anlatıcının kızı) ordu pazarlarına doğru yürüdüklerini düşündü.
    big ben buçuğu vurdu.
    ihtiyar kadının bu sese ince bir iplikle bağlıymışcasına pencereden uzaklaşışını görmek (yıllardır komşuluk ediyorlardı) ne tuhaf, evet ne dokunaklı bir şeydi. bu dev sesle garip bir ilgi vardı arasında. aşağılara günlük olayların tam ortasına indi parmak, an'a damgasını bastı. ihtiyarı kalkıp gitmeye zorluyor bu ses, diye düşündü clarissa(anlatıcı)- ama nereye acaba? onun dönüp odada usulca kayboluşunu gözledi, gerilerde inip kalkan beyaz başını güçlükle izleyebiliyordu. yine de oradaydı, odanın öte yanında kımıldanıp duruyordu. peki bunca bağnazlığın, duaların, yağmurluklarının ne gereği var öyleyse? diye düşündü clarissa; mucize, gizem buydu iste, bu ihtiyarın çekmecelerden aynaya doğru yürüyen bu ihtiyarın ya kendisiydi. onu hâlâ görebiliyordu. kilman'la peter'ın çözümlediklerini söyledikleri, oysa yanından bile geçemedikleri kutsal gizem apaçık ortadaydı işte: burada bir oda vardı, karşıda başka bir oda. din çözümleyebiliyor muydu bunu, aşk çözümleyebiliyor muydu?"

    mrs. dalloway / virginia woolf
hesabın var mı? giriş yap