3 entry daha
  • "fakiriz biz olum!"

    bu sesleniş bana çok ciddiyetsiz ve sakil geliyor. bu cümlenin, barındırdığı cinsiyetçi ifadenin yanında, metni 'siyasal' bir metin olarak okuduğumuzda 'yakarsa dünyayı garipler yakar' lafından ne farkı var? müslüm gürses'in alt sınıfların yoksulluk, itilmişlik konumundan söylediği bu sözle, yüzlerce yıllık bir mücadelenin süzülüp özet geçildiği bir metnin (demirtaş'ın kimliğini de dahil edersek) sonunda en ön plana çıkmış bu söz arasında 'politik' bir çıkış yolunun imkanları nasıl kesişir? zira daha yukarılarda "mevcut faşizan düzene itiraz eden, isyan eden milyonların varlığından emin olmamıza rağmen, bu potansiyele öncülük yapmaktan imtina etmek “ilerici” duruşa sahip hiç kimseye yakışmaz." şeklinde çözüme değinilen politik çıkış hamlesi yazının sonunda sokak jargonuna dönüşüyor, halkız biz, haklıyız şeklinde kaba halkçılığa bürünüyor. objektif-sübjektif nedenlerin üzerinden atlanılan yazının genelinde, tam da bu noktada siyasal bir partiyle buluşamayan halkın-kitlesi olmayan bir partinin geçer akçesi 'halk' olmaktan ileri geldiği savunuluyor. üstelik fakir ve derbeder olmaları halkın haklı olmasına yetiyor imgesi yeniden ete kemiğe büründürülüyor. kendisinin de çok iyi bildiği üzere, 1938 dersim katliamı ile 1984 pkk çıkışına kadar aradaki geçen sürede (doğu mitinglerini, ddko'ları, 49'lar davasını saymaz isek) kürt halkının onca yoksulluğa, onca zulme neden karşı çık(a)madıklarını açıklamıyor bu 'halkız biz' övücülüğü.

    demirtaş 1789 fransız devrimi'ni patatese bağlayarak (elbet burada demek istediği bir kıvılcımın bozkırı tutuşturması ama bunu hissedemiyorum o kısımlarda) bir halkın devrim yapma gücünün nadide bir örneğini sunuyor. o kadar uzağa gitmesine gerek yoktu demirtaş'ın, içinde bulunduğumuz 100. yılında ekim devrimi daha ileriden ve daha somut örnek teşkil ediyor. ya da gezi direnişi. bundan geri durmasını içeride devam ettirdiği entelektüel faaliyetlerin bir sonucu olduğunu çıkarıyorum, zira belli ki tarih okuması yapıyor eşbaşkan. genele seslenme kaygısı bunda ne kadar rol oynamıştır bilemem ama nusaybin'de ilk serhildan bile yeterince açıklayıcı bir örnek olabilirdi. (burada hdp'nin türkiyelileşme stratejisi ile bağ kurmak mümkün ama orası başka bir konu.)

    halk olmak ile hak olmak arasında kurulan bu dolaysızca bağ ile 'örgütlenmeyi, cem olmayı' * es geçiyor, 'örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez' tecrübesindeki mimleyenin üzerini sempatik bir çizgiyle örtülüyor.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap