9 entry daha
  • yusuf ziya özcan yök başkanı olarak atandıktan sonra 14 aralık 2007’de cumhuriyet gazetesi yök “yök başkanının nakşi merakı” başlığını taşıyan bir haber yayınladı. bu haberde özetle özcan’ın danışmanlığını yaptığı doktora tezinde himmet hülür’ün nakşibendiliği incelediği ve tasavvuf ve tarikatlar konusunda araştırmalar yaptığı yazıyordu. gazetedeki haber metninin bir kısmını aşağıya aktarayım:
    cumhuriyet gazetesinin haberi

    “özcan'ın odtü'de, doktora öğrencisi himmet hülür'e, nakşibendiliğin ele alındığı tezde danışmanlık yaptığı öğrenildi. hülür'ün özcan'ın danışmanlığında hazırladığı ingilizce tez, "techno-scientific constitution of action, globalization and ınner dimension: the cases of ismail ağa and iskender paşa brancches of the naqshbandi order" adını taşıyor.
    tez konusunun türkçe karşılığı ise "eylemin tekno - bilimsel oluşumu, küreselleşme ve iç boyut: nakşibendi tarikatının ismail ağa ve iskender paşa kolları örnekleri". tezin içeriğinde ise "sufi, nakşibendiyye tarikatı, küreselleşme, islam dini, tarikatlar ve tasavvuf" konularında bilgiler yer alıyor.
    odtü sosyoloji bölümü mezunu olan, yine odtü'de sosyal bilimler enstitüsü bünyesinde yüksek lisansını ve doktorasını tamamlayan hülür'ün, nakşibendilik konusunda başka çalışmaları da bulunuyor.
    konya selçuk üniversitesi sosyoloji bölümü öğretim üyesi olan hülür, özcan'la birlikte hazırladığı tezden 3 yıl sonra 1999'da bu kez "technology and naqshabandi sufism: an empirical analysis of ismail ağa and iskender paşa branches", "teknoloji ve nakşibendi sufizmi: ismail ağa ve iskender paşa kolları üzerine deneysel bir analiz" konulu bir çalışma yaptı. sosyolog hülür'ün mesleki ilgi alanları arasında "din" de var.”
    cumhuriyet gazetesinin bu konuyu haberleştirmesinde belirli bir eleştiri tonunun olmadığını söylemek zordur. ancak himmet hülür nakşibendilik ile ilgili tezinde ve başka çalışmalarında tasavvuf incelemeleri yaparak, türk toplumunun sosyolojik olarak anlaşılması için tasavvufun toplumdaki yerinin anlaşılması gerektiğini bizlere göstermiştir. hatta günümüzdeki teknoloji ve küreselleşme gerçekliğiyle tasavvuf arasında bağlantılar kurarak küreselleşme ve teknolojik gelişmenin genel olarak tasavvufla özel olarak ise nakşibendilikle ilişkilerini kurmuştur. bu açıdan belki de şerif mardin’in “din ve ideoloji” adlı eserinden sonra türk toplumu, din ve küreselleşmenin anlaşılmasında en önemli eserleri yazmıştır. zaten himmet hocanın sosyoloji alanında verdiği derslerde de içinde yaşadığımız toplumun yeterli bir sosyolojisi için genel olarak tasavvufun özel olarak nakşibendiliğin anlaşılmasının çok önemli olduğunu sürekli söylediğini ve vurguladığını görmüşüzdür. himmet hocamız tasavvufun ve nakşibendiliğin toplumumuzun “derin geleneği” olduğunu her zaman ifade etmiştir. hatta fethullahçılığın ve radikal islamcılığın bu derin geleneğin dışında olduğunu ve bu geleneği anlamadığını da sürekli vurgulamıştır. himmet hoca, tasavvuf ve nakşibendiliğin oluşturduğu bu derin geleneğin toplumumuzdaki düşünce, beğeni-estetik ve bilgi biçimlerinin temelini oluşturduğu için derin olduğunu dile getirmiştir.
    ayrıca himmet hülür’ün genelde yaptığı çalışmalarda özel olarak verdiği tezde doğu ve batı düşüncesinin temellerine hakim ve bunları özlü bir biçimde kavramış olarak kendi özgün görüşlerini oluşturduğu görülmektedir. ibni arabi’den gazali’ye, nietzsche’den heidegger’e doğu ve batının temellerini özlü bir biçimde sunan hülür sadece bunları aktarmakla kalmıyor, aynı zamanda türk düşüncesinin ve sosyolojisinin en özgün yaklaşımlarına da öncülük ediyor. hülür’ün doğu ve batı’yı özümsemiş olarak ve tasavvuf ve mistisizme dayalı olarak geliştirdiği bu özgün görüşler ve yaklaşımların gelecekteki türk sosyolojisinin temellerini oluşturacağını söylememiz hiç de kehanet sayılmaz. ancak himmet hocamızın özellikle doktora tezini bir an önce türkçeye kazandırmasını heyecanla bekliyoruz.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap