1 entry daha
  • bugünün sizsiz geçirdiğim kaçıncı gün olduğunu bilmiyorum. keşke bilseydim ama saymaya üşendim. bu itirafı da verdiğiniz cevabı duyamayacak olmanın rahatlığıyla yaptım. yoksa sizi temin ederim; üşenmek fiilini 1. tekil şahıs ekiyle kullanamazdım.

    bu size yazdığım 3. not. ilk ikisini kaybettiğim için bunu buraya yazacağım. ikinciyi yazarken ilki yerli yerinde duruyordu. fazlaca gereksiz bir detay, ama siz de tüm detaylara hakim olmak istersiniz; biliyorum.

    haftada en az 1 kere fotoğraflarınıza bakıyorum. telefonumda adınızı taşıyan bir albüm var. 15 temmuz'da, uçakta yaptım. 2 gün sonra yani. "15 temmuz milli irade, demokrasi ve yusuf abi albümü" fotoğraflarınızı da facebook'ta adınızı aratarak vefat ilanlarından toparladım.

    fotoğraf demişken; hastaneye ilk yattığınız zamanlarda beraber hiç fotoğrafımız yok diye çok ağlamıştım. daha ilk periyotta pes etmişim. duysanız canıma okurdunuz vallahi. sonra bir gün telefonumu karıştırırken gökhan'la yürürken arkadan çekilmiş bir fotoğrafınıza rastladım. gökhan esra'nın çantasını taşıyor diye çekmemi rica etmişlerdi. meşhur yürüyüşünüz okunuyor; video gibi fotoğraf. görünce sevinçten gözlerim dolmuştu. ve sizin hatırınıza meymenetsiz gökhan'ı telefonumda taşıyorum. hâlâ. birkaç gün önce burada kızların çantasını taşıyan erkeklerle alakalı bir başlık vardı, aklıma geldiniz.

    şimdi elimde sağlıklı günlerinize ait bir sürü(saymaya üşendim) fotoğraf olmasına rağmen, ne zaman sizi hatırlamaya çalışsam hastanedeki o zayıf ve kesinlikle yusuf abi olmayan halinizi anımsıyorum. bazen insan gece uyanır da, nerede olduğunu hatırlamaz ya; ben de o günlerde "acaba bu yusuf abi mi?!" yanılsamasına birkaç kez düştüm. bu yanılsamadan cümlelerin arasına "biliyor musun?" cümlesini sıkıştırdığınızda çıkıyordum. sesinizi unutmaktan çok korkuyorum, ama yüzünüzü keşke unutsam.

    bugün çok hoş bir şekilde uyanmadım. yok söylemeyeceğim, sesinizi duyuramıyorsunuz diye üzülmenize de göz yummam şimdi. yalnız şey geldi aklıma; bana bir süre ulaşamamış sonra babamın iş yerine gidip "sultan'ın başına bir şey mi geldi, onun iş yerine gidip rahatsız etmek istemedim ama bir ihtiyacı mı var?" demişsiniz. ya miniş misiniz acaba? öylesiniz. şaka bir yana; bugün kötü bir şey olmadı, hasta da değilim. bu aralar biraz yorgun ve keyifsizim. insan her zaman aynı enerjiyi taşıyamıyor. bu sabah uyanıp işe yol alırken birden beni ne mutlu eder diye düşündüm ve aklıma sizi aramak geldi. tam o an işe gitmeyip saraya gitmeyi geçirdim aklımdan. bunu düşünmem ile çökmem arasında 2 saniye var. siz 2 saniyeliğine şantiyeler yerleşkesinde sudoku çözüyordunuz ve dünya çok daha güzel bir yerdi. o 2 saniye için feda edebileceğim baya şey var.

    ben de sizi çok özledim, daha sabah geçtiniz aklımdan. çok haklısınız, daha çok aramalıyım ama biliyorsunuz telefonla hiç aram yok. elbette, hafta sonu kahvaltıya geleceğim zaten. hahaha yanınızdaki koltuk tabii ki benim. ben de sizi çok seviyorum, görüşmek üzere.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap