8 entry daha
  • bir parça tadımlık verebileceğimiz kitaptır.

    "tragedyalar istediklerini elde edemeyen insanların hikâyeleridir, ama istediklerini elde edemeyen insanlarla ilgili her hikâye trajik bir görünüm taşımaz. komedyalarda insanlar istediklerinin bir kısmını elde eder ama tragedyalarda insanlar istemenin bir işe yaramadığını keşfeder ve olay örgüsü çözüldükçe istediklerini sandıkları şeyin giderek daha azına erişirler. işin aslı, hem istedikleri şey hem de isteklerine ulaşmaya çalışma yöntemleri bir tahribata yol açar; nihayetinde de trajik kahraman olarak adlandırılan karakterin ve tabii ki onun düşmanlarının ve yandaşlarının yıkımına sebep olur. adına ister hırs, ister aşk veya hakikat arayışı densin, en basit şekliyle belirtmek gerekirse tragedyalar, herhangi bir şeyi (bir kralı tahtından etmeyi, babanın intikamını almayı, gözde kız evladın sevgisini dile getirmesini) arzulamanın acı sonunu gözler önüne serer. trajik kahramanlar başarısızlığa uğramış pragmatistlerdir. hedefleri gerçekdışı, yöntemleri ipe sapa gelmezdir.

    daima gereksinim durumunda bulunduğumuzu, psikanalist john rickman’ın tabiriyle “içgüdülerin esiri” olduğumuzu ve mütemadiyen bir şeyler istediğimizi düşünürsek, arzuyu trajik, keyifli değil de netameli, hayat dolu değil de dehşet verici yapan nedir? ısaiah berlin “iki özgürlük kavramı” başlıklı yazısında yer alan meşhur beyanında liberal duruşu ortaya koyar: “inandığım üzere, insanların hedefleri çeşit çeşit ve prensipte birbiriyle uyumsuzsa, çatışma ve tragedya ihtimalini insanların ne şahsi ne de toplumsal hayatlarından bütünüyle ortadan kaldırmak asla mümkün değildir.” isteklerimiz her daim rekabet içindedir ve çoğunlukla da birbiriyle çelişir, dolayısıyla seçim yaparken temel unsurlar feda edilir. yaşam, insanlar öyle her istediklerini elde edemedi diye değil, arzuları kendilerine hasar vermeye başladığında, istedikleri şey katlanılmaz kayıplara gebe olduğunda trajik bir hal alır. bir tragedyadan yola çıkarak adlandırılmış olan oidipus kompleksinin trajik olarak tasvir edilebilecek yanı şudur: freudcu senaryoya göre, bir ebeveynini arzulayan çocuk ötekini rakip pozisyonuna sokar ve ileride samimi arzulara sahip bir yetişkin olabilmek için eninde sonunda ebeveynlerine duyduğu ihtiyacı aşmak zorunda kalır. cinselliği yaşayabilmek için çocukluğu geride bırakmanız gerekir ve tabii bu geride bırakmanız gereken tek şey de olmayabilir. arayış, buna değip değmeyeceğinin keşfedilme sürecidir de denilebilir (“yaşamınızı bulmak için önce onu kaybetmelisiniz” anlayışının bir türevidir bu). zira berlin’in de belirttiği üzere, hedefler çeşit çeşit ve çoğunlukla birbirine zıt olduğundan bazen sarsıcı kayıplar yaşanması kaçınılmazdır. shakespeare’in kral lear’ı ülkesini üçe ayırmayı ama cordelia’ya ait üçte birinin diğer ikisinden daha “zengin” olmasını, tacından feragat ettiği halde iktidarını bir nebze de olsa korumayı, kızlarının ve damatlarının kendisine arka çıkarak onunla işbirliği yapmalarını, başkalarının evinde dilediği gibi yaşamayı arzular. istediği ve ihtiyacı olan her şeyi yitirir."

    [www.metiskitap.com kaynak]
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap