115 entry daha
  • insanın etki tepki mekanizmasını çözmeye çalışanların bulduklarını zannettikleri bug..

    anksiyeteye belirli dozda olduğunda belki bizi güçlendirebilecek bir unsur olarak bakılabilir ancak uzun süreli olduğunda hata yapma olasılığımızı arttıran bir düşünce bozukluğudur..
    bir uyaran ile ilk kez karşılaştığınızda istem dışı tepki verebilirsiniz ancak o uyaranı bilinçli verip reflekslerinden yararlanmaya çalışmak düpedüz acı çektirme ya da karşıdakinin zayıf yönlerinden faydalanma amacı taşımaktadır.. sanırım konumuz da tam olarak bu..

    japonların taze balık tüketme alışkanlıkları üzerine geliştirdikleri müthiş bir yöntem var..
    vakti olanlar ya da bilmeyenler şuradan okuyabilir..
    hikayede japonların taze balıkları halka taze sunabilmeleri için denedikleri pek çok yöntem sonunda oluşturdukları yapay akvaryum içerisine bir köpek balığı atarak balıkların diri, taze, enerjik tutarak, istedikleri zaman tüketebilecekleri alana doğru götürürler..

    şimdi sizlere 2 sorum olacak..
    1. doğal ortamında köpek balıkları ile mücadele eden balıklar ile yapay ortamda köpek balıkları ile mücadele eden balıklar arasında fark var mıdır?
    balıklar açısından bakıldığında fark yok sanırım.. ikisi de doğal ortamlarında yaşamlarına belirli bir kaygı düzeyiyle devam ediyorlar..
    2. ikisi de benzer ortamlarda olmasına rağmen birinde insan faktörünün devreye girmesi, olayın sonucunu nasıl etkiler?
    doğal ortamdaki balık belki de hiçbir zaman insan faktörü ile karşılaşmayacaktı.. belki de köpek balığı tarafından da yenmeyecekti.. her ikisi tarafından da yenebilme olasılığı da mevcut elbette.. ancak ikinci durumun kurgusu akıllara başka soruları da getiriyor..
    bizleri amaca götüren her yol mübah mıdır? ya da başka türlü sorayım..
    tam olarak amacımız nedir? bir kişiyi elde tutmak mı? sağlam ilişkimize sahip çıkmak mı?

    ilişkilerinde strateji kaygısı gütmeyen insan olmak neden zor gelir insanlara?
    özgüven ya da güven eksikliği kavramından başka bir eksiklik gelmiyor benim aklıma..
    kendimiz gibi olduğumuzda beğenilme olasılığımızın düşmesi ve elde edememe düşüncesi.. ne kadar korkunç bir yenilgi bazılarımız için..
    elde ettiğimizde ise, yapay bir ortamda, sıkılana kadar oynayacağımız oyuncağımız insanlar biriktiriyoruz aslında..
    bir yazarın müthiş bir tespiti vardı, okursa lütfen entry'sini göndersin ki ekleme yapabileyim..
    "ilişkilerde strateji kaygısı gütmüyorsanız ya ilk kez birini seviyorsunuzdur ya da ciddi düşündüğünüz birini bulmuşsunuzdur." gibi bir ifadeye yer vermişti..
    gerçekten ya da ilk kez..

    kaybetme anksiyetesine geri dönelim..
    bir kadın/erkek/insan neye değer veriyorsa onu kaybetmekten zaten bir miktar korkar..
    sağlık, insan, sıfat, para, mevki, onur, eşya, sevgi, çocuk, akıl, değerli olmak, üretmek, aşk, vb.
    hangimiz işimizi, onurumuzu, sevdiklerimizi, aklımızı, üretme yetimizi ya da sağlığımızı kaybetmekten korkmayız?
    kendinin bilincinde bir kadının anksiyetesini canlı tutmak, bilerek ve isteyerek kötülük yapmaktan başka bir şey kazandırmayacaktır.. aksine onu kaybedebilirsiniz*..
    ancak değer verdiklerini kaybetmiş bir kadını ya da korkuları ile yüzleşmiş bir kadını kaybetme anksiyetesiyle canlı tutamazsınız.. elde tutmak ya da canlı tutmak için daha güçlü bir korku salmalısınız.. onu da sizin hayal gücünüzün yaratıcılığına bırakıyorum..

    özel yaşama dair not: uzun süreli ilişkileri güçlendiren temel unsur, zorluklarla birlikte mücadele edebilme becerisi ve hakkaniyeti kazanmış olabilmektir kanımca.. iki taraf da* birlikte hareket edemiyorsa, ilişki mutualist boyuttan parazit boyuta geçmişse, kendinin bilincinde olan insan kendi önlemini alır ve kendini düzeltir.. olumsuzluklara kendini ve ilişkisini yenileme fırsatı olarak bakar..
    bir insan özgür iradesiyle sizinle kalıyor/ilişkiyi sürdürüyor ise, anksiyete o kişiyi yoracaktır.. kaldı ki gerçek ilişkilerin yapay mutluluklara gereksinimi/tahammülü yoktur..
    basınçla sıkıştırılan karbondioksit gazı misali, kapağı açıldığında tüm asidik özelliğini kaybetmiş bir sıvı susuzluğunuzu gidermeye yarayacak ancak bir süre sonra istediğiniz tadı da vermeyecektir..

    iş yaşamına dair not: kendinizden düşük mevkideki kadın çalışanınızın yaşam felsefesini bilmeden bu işlere girerseniz, kaybedersiniz.. elleriyle kurduklarını bile feda edebilecek, ardına bakmadan çekip gidecek kadar gözü kara olanlarını tanıdım..
    kendinizden yüksek mevkidekilere yaparsanız yine kaybedersiniz, ancak bu sadece manevi boyutta kalmaz, işinizden de olabilirsiniz..

    kendime dair not: kaygıyla ya da korkuyla değil sevgiyle yapılan şeyler değerlidir..
    ilişkilerde işler yolunda gitmediğinde bunu açıkça söylemenin binbir çeşit yolu vardır..
    "ya onu kaybedersem" dediğiniz her şeyi kaybedebilirsiniz.. sonra da kaybettiğiniz şey'in aslında sizin ona biçtiğiniz değer olduğunu görürsünüz..
    bu kayıp sizi değersiz yapmaz, biraz eksilirsiniz sadece..
    belki de kaybetmenin de bizi güçlendirmede muazzam bir rolü vardır, kim bilir!
    doğadan kopmadan, yaşam yolculuğunda bize ayrılan yaşam zamanında sizinle yürümek isteyen birilerini bulursanız, uzun zaman olsun, kısa zaman olsun, eş olsun, dost olsun hatta sıfatı ne olursa olsun bırakmayın.. çünkü insan kendini yalnızca insanda tanır..

    insan, başkalarına zarar vermeden de kendini koruyacak en doğru yolu bulabilir..
    burada asıl irdelenmesi gereken gerçek amacıdır.. bunu da sadece kendisi bilir..
    (bkz: know thyself)
    (bkz: gnothi seauton)
    (bkz: nosce te ipsum)
78 entry daha
hesabın var mı? giriş yap