6 entry daha
  • once man on the moon'u izleyip, ardindan bunu izleyen herkes icin hayatla ilgili baya ogretici olacaktir. jim carrey yeryuzunde en saygi duydugum insanlardandi. bir role girip onu yasiyor oldugunu tahmin ederdik ama hayatinin bu kadar icinde olmasi gercekten enteresan. bir sure sonra ozbenligini yitirmis gibi gorunuyor, uzucu.

    cok guzel baslayip ilerliyor belgesel, hayranliginiz katlaniyor fakat sonunda hayatla ilgili soyledigi seyler o kadar genelgecer geliyor ki kulaga, butun etkisini yitiriyor filmin icerigi. asil trajedi de bu sanirim. en karmasik, en yogun, en uc noktanin kendisi aslinda baslangictaki en bos, en anlamsiz noktayla eş. karadelik gibi herşey. bu gercegligin şiddeti, birebir jim carrey uzerinden deneyimlenince ve adamin hayatla kurdugu bağın ne kadar inceldigini hissedince, ici titriyor insanin. adamin bakislari bile anlamsizlasmis artik neredeyse...

    hayatin ilk yarisinda olusturulan anlamlar, deger sistemi, inancla kurulan bag, bireysel ve toplumsal amaclar vs. nin onemini bir kez daha anladim. yasadigi ortamda, kanada'dan hollywood a geciyor ve tek amaci unlu olmak. hayati role girmek, taninan kisi olmak ve para kazanmak amac triosu uzerine kurmus. ve surekli gerceklestigi icin de, yeni anlamlar uretememis gibi gorundu bana. maneviyat sanirim bu yuzden onemli. baska parametreler sokmali hayatin icine. yoksa koca bi bosluk.

    filmi seneler once izledigimde, andy'nin butun yaptigi sacmaliklardan sonra, mumlar esliginde saatlerce meditasyon yapmasina anlam verememistim. sonra anladim. belgeseli izleyince daha da iyi anladim. evet, ic yolculuk gerekli ama gerceklikten de kopmamak gerekiyor. butun mesele denge.

    jim yaslanmis, baya uzuluyor insan onun adina. kimi uretrn insan bir donem bosluga duser, hersey anlamsizlasir falan ama kendine yeni anlamlar sistemi kurup o kanaldan yurur. jim artik bana tukenmis gibi gorundu, ne yapsa tat almayacakmis gibi. umarim yaniliyorumdur...
36 entry daha
hesabın var mı? giriş yap