1 entry daha
  • hızır aleyhisselam gibi yeryüzünde dolanıp duran seyyahlar, gittikleri beldelerin rengine boyanırlar. yolların güllerle donatılmış olduğunu hayal eden acemi seyyahlar, yollarda karşılaştıkları dikenleri nimet-i kübra bilen ustalarına hürmeti nakıs etmezler. hak teala selamet versin: hindikuş dağlarından aşağı uzanan dağ köylerinde tanıştığım hariim isimli afgan seyyah, memleketi kabil'den başlamıştı seferine. bu onun ilk seferiydi ve yaşı ahir ömrünün son çeyreğindeydi. anlattığına göre, kabil vilayetinde işlenen din cinayetlerinde evlatlarını yitirmiş, kerimesi zafura sarıklı cinayet şebekesi tarafından kaçırılmış ve bunlar yetmezmiş gibi, muhterem zevcesi olanlara dayanamayıp kendi canına kıymış. hariim bu sebeplerden dolayı kendini yollara adamış, gittiği beldelerde karın tokluğuna çalışıp, hesapsız kitapsız yol almış. düşünceli yüzündeki kırışıklıklar, beldesindeki ve ömründeki karışıklıklara mütercim oluyordu. hikayesini, hindu bir köyün tapınağa giden yolunda anlattıktan sonra, ben ona "üzülme, bu koskoca cihan imtihan yeri. allah'a sığın." dedim de, cevaben "ben allah'ı kabil'de terk ettim" dedi. şeytan aleyhulane'nin şerrinden allah'a sığınarak, "hariim, şüphe yok, sen imanı tastamam bir adam değildin" dedim. bunun üzerine durdu. cehennem ateşi gözlerini bana dikerek, "benim imansızlığım şimdi tastamam" dedi ve sırtını bana dönerek aksi istikamete doğru yol aldı. hariim'le o sözler sonrası hiç karşılaşmadık. hindikuş dağlarına bir iki defa yolum düştü ve fakat ondan bir alamet bulamadım. kendi içimde, allah biliyor, ona güzel bir kader çizdim. imanını tezyin ettim, aslına rücu oldu. inşaallah çizdiğim istikamet üzeredir ve kaderi hayalimdeki ile hayaldaş olmuştur.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap