5 entry daha
  • öncelikle, şunu söyleyeyim:

    yurt dışına gidip ekmeğinin peşinde koşanlara bir sözüm yok. herkesin kendine göre bir nedeni var, herkes kendine göre haklı veya haksız. ben burada ne desem anlamsız ve eksik olur. yurt dışındaki emekçi arkadaşlarımız, dost ve canlarımıza kolaylıklar diliyorum.

    yurt dışındaki emekçilere değil, ama onları ve onlar gibi yurt dışına gitmeyi düşünenleri etkilediği için bu “ideolojik yemeği” pişiren ahlaksızlara bir iki sözüm olacak...

    “seküler göçü”; aslında, bu ülkedeki laik, yurtsever ve ilerici ilkeleri benimsemiş insanlara yönelik bir tür ideolojik saldırıdır. bu ideolojik saldırı kurgusunun belli ayakları var.

    öncelikle, mevcut durumdan bir olgu ortaya çıkartılıyor: dinci bir zihniyet tarafından despotça yönetilen, tüm özgürlüklerin kısıtlandığı, insanların haklarının yendiği, özellikle laik ve ilerici kesimlerin yaşam alanlarının daraltıldığı, halk üzerindeki baskıların arttığı ve yaşam kalitesinin son derece düştüğü sinir bozucu bir ortamın fotoğrafı zihinlerde oluşturuluyor.

    yurt dışına giden insanların ifadeleri ile bu fotoğrafın temelini oluşturan bulgu ve argümanlar güçlendiriliyor.

    ardından, “sen de gitmelisin. burada umut yok. umut olmayacak. yaşayamayacaksın, nefes alamayacaksın; seni ve aileni diri diri kesecekler” korkusu işleniyor.

    korku önemli bir kavramdır. bir insanı en hassas olduğu şey ile tehdit edip onu korkuttuğunuz, örnek olsun, “aileni kesecekler. çocuğun hiçbir zaman iyi bir eğitime sahip olamayacak. okusa da işsizler ordusuna katılacak. küçük kızına tecavüz edecekler ve tecavüzcüsünü salacaklar”, dediğiniz zaman, dünyanın en uyuşuk insanını harekete geçirirsiniz.

    sağ olsun; yeni türkiye denilen ortam da bu bulgu ve argümanları destekleyecek binlerce olayı üretiyor.

    henüz tam ikna olmadınız mı? korkup da harekete geçmediniz mi? kararsız mısınız?

    şunu diyorlar;

    “yahu, yurt dışında tuvaletleri bile temizleyenler senden fazla kazanıyorlar ve insanca yaşıyorlar. burada mühendis olmuşsun ama borç içinde yüzüyorsun. ay başını bile getiremiyorsun. git oraya, sokakları temizle, daha fazla kazanırsın (yalan! bok kazanırsın! meraklı olan gitsin milletin bokunu temizleyip yesin)”

    yani, bu yurdun yetişmiş, laik, ilerici ve yurtsever insanlarını korkutmak ve onları belli bir göçe (hiç değilse umutsuzluğa) zorlamak için bu tür ideolojik saldırılar tasarlanıyor.

    bunun adı psikolojik savaştır. size verilen mesaj son derece keskin aslında: “bu ülkeyi sahiplenme”.

    her ideolojik girdinin bir de amacı olur. benim düşüncem, burada iki temel amacın olduğu yönünde:

    1. yetişmiş iş gücünü batı ülkelerine yönlendirip, ucuza kapatmak. geçenlerde bir arkadaşım isviçre’ye gitti. çok değerli bir mühendis. on iki yıldır sektörde. canavar gibi çocuk. türkiye’de uluslararası şirketlerde çalışmış. boğaziçi bilgisayar mühendisliği mezunu. bu çocuğa üç-dört yıl önce gelen teklif 7000 avro/ay (net) şeklindeydi. ev ve araba veriyorlardı. şimdi, aynı şirket, benzer bir pozisyon için 4200 avro/ay (brüt) teklif çekmiş. tek göz bir odanın kirasını altı ay için karşılayacaklarmış. geçenlerde bu arkadaşım ile buluştuk. kadıköy’de zeplin’de oturduk, biralarımızı içtik ve sohbet ettik. çocuk, “umudum kalmadı. burada 15-20 bin kazanacağıma, orada daha azını kazanırım ama insanca yaşarım”, diyor. nasıl insanca yaşayacaksa artık... avrupa ve abd’deki şirketler bu durumun farkındalar. çaresizliğin kokusunu almışlar. almanya ve hollanda, doğrudur, türkiye’den gelen yetişmiş insan gücünü kabul ediyorlar, ama maaş skalaları geçen yıllara göre düşmüş durumda. kapitalizmin kuralları burada da işliyor: arz-talep. o yüzden, bu sosyal medya üzerinde, “bulduğunuz işe ve aldığınız maaşa şükredin. türkiye’de kalsanız bu dinciler sizi keseceklerdi. burada demokrasi var. oh, mis!”.

    2. laik ve yurtsever kesimde oluşan öfke ve enerji birikimi sistem sınırları içerisinde tutmanın yollarından biri de bu. chp ve hdp, sağ olsunlar(!), özellikle gezi sonrasındaki süreçte insanların umutlarını sandığa gömdüler. 2015 seçimlerinde yenilen ak parti’nin iktidardan gitmesi, son referandu üzerindeki şaibeler, yani milletin iradesinin hiçe sayılıyor olması da, “bu adamlar seçimle gitmeyecekler” olgusunu kafalarda iyice yerleştirdi. orhan gökdemir’in “dincinin dinciye darbe girişiminde bulunması” olarak tanımladığı 15-16 temmuz günleri ve sonrasında gelen ohal de bu algıyı güçlendirdi. bu durumda, ülkemizin ekonomisinin %90’ını sırtlarında taşıyan, vergilerini ödeyen, bu ülkeye güzel çocuklar yetiştiren, vatani görevlerini yapan ve üreten bu dürüst, namuslu ve yurtsever insanların önünde iki seçenek kalıyor: ya bu ülkeyi terk edeceksin, ya da düzelteceksin. bu tür ideolojik saldırılar da diyor ki, “düzeltme! sende o güç yok. bunlar çok güçlü. sen bize gel, bizim ülkemizdeki patronlara ve devlete karşı domal; seni onlar değil biz düzelim. biz vazelin kullandığımız için sana daha demokratik ve ‘insancıl’ gelecek; rahatlayacaksın”, diyorlar.

    durum budur.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap