6 entry daha
  • günümüzde her meselede olduğu gibi ana-baba hakkı da ayetlerle hadislerle gelişigüzel bir şekilde dile getirilmekte ve bağlamı bilinmemektedir; hatta bağlam diye bir mevzudan bile habersizdir müslümanlar. ayet hadis söyleyince mutlak bilgiye ulaştıklarını düşünüyorlar. halbuki her bilgi ancak belirli çerçevede doğrudur.

    şimdi büyük üstadımız imam-ı rabbani hazretleri konuyu nasıl işlemiş ve bağlamı nasıl tespit etmiş görelim ve o minvalde ufkumuzu açalım:

    "ahkâf sûresinin onbeşinci âyetinde meâlen, "insanlara, analarına babalarına ihsân etmelerini söyledik" buyuruldu. lokmân sûresinin ondördüncü âyetinde meâlen, "bana ve anana babana şükr et!" buyuruldu. böyle olmakla berâber, bütün bu iyi işler, mutlak varlığa kavuşmak yanında boş ve faydasız kalırlar. sülûk konaklarını aşmak yanında lüzûmsuz ve malayanidirler. "ebrârın iyilikleri, mukarrebler yanında günâh hükmündedirler" sözünü işitmişsinizdir. (bu söz, ebû sa’îd-i harrâz'a aittir)

    her ne ki güzel görülür, allah sevgisinden başka,
    hepsi câna zehirdir, şekerden tatlı da olsa!

    allahü teâlânın hakkı, bütün mahlûkların haklarından dahâ önce gelir. onların haklarını gözetmek de, onun emri iledir. yoksa, onun hizmetini bırakıp da, gayrına hizmet etmek kimin haddine? bu yolla, gayra hizmet etmek de o'na olan hizmetlerden biri olur.

    fakat, hizmetler arasında çok fark vardır. tarlayı sürenler ve ekini biçenler de, pâdişâhlara hizmet etmektedir. fakat, sarâydaki yüksek rütbelilerin padişaha hizmetlerinin şerefi başkadır. bunların yanında, tarlayı sürmek ve ekini biçmek gibi işler düşük kalır. her işin karşılığı, o işin kıymetine göre ölçülür. tarla sürenler, sabâhdan akşama kadar ter içinde çalışır. buna karşılık, az bir şey kazanırlar. mukarrebler ya’nî sultâna yakın olanlar ise, her sâatde yüzlerce altın alırlar. böyle olmakla berâber, bunların bu paralarda hiç gözleri yokdur. gözleri, gönülleri hep sultândadır. aralarındaki farkı düşününüz!" (127. mektup)
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap