4 entry daha
  • en kötü evliliğin duvarlarla arkadaş olmaktan daha iyi olduğunu söyleyen iç sesim ile tatlı bir münazaraya oturduk. karım annesine gittiğinde en yakın arkadaşım olan iç sesim, sağolsun beni duvarlara meze etmiyor. münazara ilkin onun söylediği bu dervişi söz ile başladı. buna tam itiraz edip işaret parmağımı doğrultmuştum ki, o elini bir indir dedi ve sözüne devam etti.

    'iyi tarafından bakmasını sana öğreteceğim. gerekirse kafanı duvarlara vura vura öğretecek, bakış açının seyrini düzene koyacak ve açını genişleteceğim. bir kere sen alttan almasını bilmiyorsun ve paşanın nazlı eşeği gibi hep üstte durmaya çalışıyorsun. bu adil değil selim efendi, hayır bu hiç adil değil. hatırlatayım, karın üçüncü çocuğuna hamile iken yine o eşek gibi davrandın da, kadıncağız yine annesinin evine buyur oldu. ne yaptın pekii hatırlıyor musun? hiç kafanı yorma, bırak saksı gibi kalsın yerinde, ben söyleyeyim; salondan kendine bir mektup yazdın ve mutfağın balkonundan kendine cevap yazdın! hatırladın mı selim efendi? o zamanlar tanışmıyorduk tabii, tanış olsaydık okkalı bir küfür ederdim sana!'

    ünlemli cümle sonrası rüzgârın dokunduğu kapıdan yine o bilindik - ben buna 'konçertonun kapılar bölümü' diyorum- notalarının sesi duyuldu. evet, yalnızlığın bir konçertosu var ve repertuar içindeki kapının gıcırtısı senfonisi çok meşhur. sokak köpeklerinin, bekçi düdüklerinin, uzaktan gelen otoban sesleri de konçerto zenginliği içinde. iç sesime eğilerek, kendisinin laflar dizdiğini ve hayat denilen bu garabeti bilmediğini, döşeklere kurulup kelâm etmenin basit bir şey olduğunu söyledim. rüzgâr durmuş, kapı ardında açık ışığın ziyâsı kalmış ve karartılar içinde yalnız kalmıştım. ki iç sesim mahmur bir şekilde uyumaya gözünü yummuş, gönül gözüme uyku sürülmüştü. kendimi karanlıktan taşıyarak holden yatak odasına geçtim. düzenli bir yatak odası, jilet gibi yatak örtüsü ve dokunulmamış yastıklar. yatağı bu şekilde görünce, aklıma şehvetin dağınıklığı geldi. şehvetin yatak odası kaosu, düzenden epey iyiydi. yüz üstü yatağa uzandım, pantolon ve çorabımla birlikte, ellerimi iki yana açarak uzandım. çift kişilik yatakta tek uyumak kadar keyifli bir şey yoktu ve dahi yatağın kış aylarında soğuk bir tarafı olur. yılan öpücüğü diyorum o soğuğa. kış aylarında karımın baldırlarına sarılarak uyumak varken, bir çiyan zemherisi içinde uyumak akıl kârı değil. iç sesime, rüyalar kuyusuna düşerayak hak vermedim değil. hak verdim ve onunla birlikte bir rüyanın orta yerinden kendimize rüyanın renginden süründük.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap