1 entry daha
  • michelangelo'yla aynı yıllarda yaşamış, kendisiyle birlikte işler yapmış, camiada birbirlerine destek olmuşlardır. ekolleri ve çalışma tarzları birbirlerinden farklı olmasına rağmen -michelangelo floransa, sebastiano ise venedik okulunden gelmedir bunların farkı ne derseniz efenim floransa daha çok öğeleri naturel renkler ve ışıkla betimlerken venedik ekolü renk ve ışığa biraz daha görkemli yaklaşmıştır diyebiliriz kısaca. böyle deyince çok farklı değil gibi oldu farkındayım ancak tablolara ufak bir göz gezdirirseniz çok bariz bir fark göreceksiniz. çalışma şekilleri de çok farklı ikisinin, mesela miko uzun süre taslak olarak çalışıp sonra boyamaya koyulurken, sebastiano lambur lumbur bir taslaktan hemen sonra boyalarla başlayıp arada silip tekrar çizip filan böyle sanki photoshop'la çalışıyormuşçasına geniş çalışırmış biraz rahmetli- birlikte çalışmaları zor insanlarmış yani haliyle ancak kendilerinden 15 yaş küçük olan rafael* çıkıp hayvan gibi bir peyzaj, dinamik, kalabalık mekanlar ve renklendirmeler konusunda herkesin eline vermesiyle* kaçınılmaz olmuş. ikili birbirlerinin eksiklerini tamamlayarak rafael'le uzuuun yıllar boyu çeşitli eserler vesilesiyle dissleşmişlerdir. michelangelo figürlere kattığı efsanevi enerjiyle sebastiano'nun sıradan görünümlü karakterlerine anlam katmış, sebastiano ise arka plan ve mekanlar konusunda miko'nun açıklarını kapatmıştır. lakin bana sorarsanız renk kullanımı, ışık, gölgelendirme konularında ikisi de rafael'in yanına yaklaşamamıştır. sebastiano bir takım kasvetli solo çalışmalarında renk konusunda güzel işler çıkartmıştır gerçi hakkını yemeyelim. neyse işte bunlar belli bir süreden sonra sebastiano'nun roma'da papaya çalışması, miko'nun da medicilere yetişicem derken sürekli floransa'da takılması sebebiyle uzunca bir süre birlikteliklerini mektuplarla, uzak mesafe ilişkisi olarak sürdürmüşlerdir. ta ki michelangelo sistine şapeli freskine başlayana kadar. burda ne olmuş da bu ikilinin yolları ayrılmış derseniz orası meçhul olmakla birlikte benim duyduğum sebastiano'nun papaya, miko'nun tavanı yağlı boyayla boyayacağını söylemesi ve üzerine miko'nun lan olur mu öyle şey ne yağlı boyası cahil miyim ben, yeteneksiz miyim de yağlı boya kullanacam diyip çıkan tatsızlık sonucu sebastiano'yla bir daha konuşmama ve görüşmeme kararı almasıdır. gerçekte ne olduğu gerçekten tam olarak bilinmemekle beraber sistine'deki freskin sağ alt kısmında bir bölümün yağlı boyayla yapıldığı bilinmekteymiş, aralarında ne geçtiyse de her halükarda üzücü bir mesele olduğu kesin. michelangelo sebastiano'nun ilk oğlunun vaftiz babasıymış bide öyle bir dostlukmuş yani yazık olmuş. sen michelangelo o kadar boyadın ettin incilden ordan burdan hiç mi öğrenemedin dünya fani be adamhemen tribe giriyosun. dua et rafael erken gitti biraz daha kalsaydı bilirdi o götü indirmesini.*
hesabın var mı? giriş yap