6 entry daha
  • galip dedemizin bu güzelim şiiri bana imam şiblî'nin hikâyesini hatırlatıyor:
    (bkz: imam-ı şiblî/@atlantisten gelen zekiye)

    fâriğ olmam diyor, yani vazgeçmem, bir kere sevmişim, yüz bin cefa, eza etsen, taş atıp kovalasan ben yine kapından ayrılmam, diyor. o kapı, hiçbir surette kapıdan ayrılmayana açılıyor, diyor. illâ aç diyene (kelime-i tevhid)... iki çalıp usananın sevgisine itibar etmiyor ulu sultan. sevenlerden, mecnun'un şu hâlini bekliyor:

    << mecnun, leyla'nın köyünde fakir fukaraya yemek dağıtıldığı ve yemeğin de bizzat leyla eliyle tevzi edildiği haberini alır. koşar, sıraya girer. herkese cömertçe yemek ikram eden leyla, karşısında mecnun'u görünce kepçenin sapını çevirerek kafasına vurur. buna çok sevinen mecnun, sevincinden kendi kendine dönmeye başlar ve: "leyla bana hiç kimseye yapmadığı farklı bir muamele yaptı. bana sevgisini, aşkını böylece gösterdi" der. >>

    "olmayaydı onun bana meyli
    hiç kafama vurur muydu leyli?" mecnun'un gönüllere destan sözü...

    anlasın bîgâne bilsin âşîna...
    inci çayırlı hanımefendi elinde nergisler, müthiş okuyor. buyrunuz:
    https://www.youtube.com/watch?v=3nfpjqhdlhi

    dinlerken de, galip dede'nin üstad-ı azamından okuyunuz:

    << mevlânâ hazretleri’nin oğlu sultan bahâeddin veled, şu hâtırasını nakleder:

    bir gün bana büyük bir ruh bezginliği ve iç sıkıntısı gelmişti. beni bezgin ve sıkıntılı gören babam:
    - birinden mi incindin de böyle sıkıldın? dedi. ben de:
    - bilmiyorum ki bu ne hâldir? dedim. babam kalkıp eve gitti, bir müddet sonra baktım ki kurt postunu çevirip başına geçirmiş, çocukları korkuttukları gibi «bu! bu! bu!» diyerek yanıma geliyor. babamın bu hoş hareketi sebebiyle beni bir gülme tuttu ki anlatamam. hemen yere kapanarak ayaklarını öptüm. babam:
    - bahaddin! eğer bir güzel ve latif sevgili sana sıkı sıkıya bağlansa, dâima seninle şaka, şenlik etse ve birdenbire yüzünün şeklini değiştirip gelse ve sana «bu! bu! bu!» dese ondan hiç korkar mısın? buyurdu. ben de:
    - hayır, korkmam! dedim. bunun üzerine babam:
    - seni sevindiren, seni sevinç ve neşe içinde tutan sevgili, seni üzen ve kendisinden sıkıntı duyduğun aynı sevgilidir. hep o'dur, hep o'ndandır ve hep o'ndan feyizlenirsin. o hâlde niçin boş yere üzgün duruyor, sıkıntının elinde âciz kalıyorsun? buyurdu.

    babamın bu hareketi ve sözleri üzerine derhal hâlim değişti, taze gül gibi açılıp ferahladım. ömrüm boyunca da başka gam yüzü görmedim ve üzülmedim, dünyanın gamı kederi yanıma yaklaşmadı. (ahmed eflâkî, âriflerin menkıbeleri, trc. tahsin yazıcı, istanbul 1973, ı, 265-266) >>
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap