11 entry daha
  • birbirine fazlasıyla benzeyen iki canlı türüdür. bu sebeptendir ki kedileri yeterince gözlemleyen ve davranışlarını doğru yorumlayabilenler; bana göre kadınları anlama ve onlarla anlaşma hususunda bir adım öndedir.

    kedileri kategorize etmek zor zira her biri kendi varlığında hüküm süren bir ahengi naklediyor karşısındaki insana. lakin sizinle tanıştığı vakte kadar geçen sürede yaşadıkları, mizacının belirlenmesinde büyük rol oynuyor. işte buradan hareketle kedileri dörde ayırmak mümkün, pek tabi kadınları da...

    1) sizinle beraber büyüyen kedi

    en sevdiğim kedidir kendileri. kötü insanlarla tanışmamıştır daha hiç. üşümemiş, aç kalmamış, ötelenmemiştir. gözleri ilk sizi görmüştür belki. beraber büyür, beraber öğrenirsiniz. yırtıcı değildir. kavga nedir, niçin kavga edilir bilmez. dolayısıyla o pençelerini hiç dışarıda göremezsiniz zira kullanmaya ihtiyaç duymaz. masumdur... yeri gelir anne şefkatiyle seversiniz, baba gibi sahip çıkarsınız. siz sevdikçe o sizi daha çok sever. oyunlar oynarsınız, neşelendirir sizi. sabah çıkarsınız evden, akşam kapıda yolunuzu gözler. nereye gitseniz sizle gelmek ister. başını kucağınıza yasladığında gözlerindeki o masumiyet, içinizi sıcacık eyler. velhasıl evinize, gününüze, gecenize neşe katar bu kedicik. lakin bu kediler ömürlüktür. tüm savunma mekanizmalarını kırıp sevgi dolu bir ortama alıştırdıktan sonra "ben seni istemiyorum" deyip kapı dışarı etmeye kalkarsanız o kedi ölür. zira dışarıdaki hayat acımasızdır.

    işte taa lisede, üniversitede başlayan ve yıllar süren birliktelikten sonra evlenilen o kadınlar, bu kategoriye girer. ilk aşktır... her şeyi beraber öğrenir, beraber büyür, aşkla şekillenirsiniz. ayna gibidir bu kadınlar, ne verdiyseniz onu alırsınız. sizinle tanımış, sizinle sevmiştir birçok şeyi. sizinle bilmiştir aşkı, sevdayı. bu sebeptir ki yalana, bahanelere, tribe, stratejiye vs. ihtiyaç duymazlar. kıymetini bilin bu kadınların. arkanızı dönüp giderseniz, savunma mekanizmasını kırdığınız o kedilerden hiçbir farkı kalmaz. hiçbir şeye inancı kalmaz.

    2) uysal kedi

    sıcak bir evde büyüyen, yettiği kadar ilgilenilip maması suyu eksik edilmeyen, dışarıdaki hayata pek tanık olmayan kedilerdir. hani yaşlı ninelerin, dedelerin evlerinde köşe başındaki minderde mırıl mırıl uyuyan yumaklar var ya, heh işte o kediler. bu kediler oyun, eğlence pek bilmezler. küçükken o evde gözlerini açmışlardır. sıcacık ev, mama var, yumuşak yastık da şuracıkta işte diye dışarı salınmamışlardır. çıkmaya da korkar zaten ancak camdan filan bakar diğer kedilere. gel zaman git zaman oyunu filan unutup iyice yaşlılara benzer o kedicik. ağzı var dili yoktur. mamasını yer, çişini yapar, belki arada bir ninenin dedenin dizine sürtünür sonra gider uyur. kalkar yine mamasını yer... canın isterse alıp kucağına seversin, hiç ses etmez, eşlik etmez. seversin, bıraktığında yine gidip uyur. götür başka eve koy, birkaç gün sonra aynı düzene alışır yani. seni hiç rahatsız etmez, kendi halinde yaşar lakin hayatına pek bir renk de katmaz.

    hani annenizin "aman oğlum köyden bakalım" dediği görücüye gidilecek olan kız var ya, heh işte o kız bu kategoriden. ağzı var dili yok. yemeğini yapar, bulaşığını yıkar.
    hayatı, sabah kuşağı ve diziler arasında geçer. varlığı bellidir ama seni pek neşelendirmez. kucağına alıp sevişirsin, eşlik etmez. bıraktığında o da dönüp uyur.

    3) oyuncu kedi

    yaman kedidir. neşelendirir, yüzünüzü güldürür, keyiflendirir. bin bir türlü oyun bilir. bir bakarsınız kitaplığın üstünde, kafanızı çevirirsiniz t-shirtünüzün içinde. yaramazdır lakin hiç kızamazsınız. gözünüzün önünde vazoya tekme atıp düşürüp kırar. bir saniye sonra kafasını eğip öyle bir bakar ki sanırsınız vazo ayaklanıp buna çarpmış da kırılmış ve sizi buna gerçekten inandırır. sonra yine başlar maskaralığa. bu tür kedilerin kötü bir huyu var. çok başına buyruk olurlar. mesela bir bakmışsınız ortadan kaybolmuş. her tarafı arar tarar bulamazsınız. neyini eksik ettim de kaçtı gitti dersiniz, canınız sıkılır, üzülürsünüz. ertesi gün bir bakmışsınız ki kapının önündeki pas pasta üstü başı çamur yatıyor. görür görmez başlar sürtünmeye, maskaralığa. kovsan kovulmaz, alsan yine kaçar. kafanıza atlar paçanızdan çıkar, iki dakikada unutturur tüm üzüntünüzü. lakin dikkat etmek lazım. bir gün gider ve belki gelmez. yapar!

    cihangirde; önderi horatius, parolası carpe diem, kod adı mathilda olan mavi saçlı, kırmızı gözlüklü kız bu kedi türünden işte. hayatını yaşar, yarını hiç düşünmez. dünya sikinde değildir, sende! keyif alıyorsa kalır, kaldığına çok keyif verir. asla ömürlük değildir zira ne yaparsan yap sıkılıp gidecektir. belki geri gelecektir, istersen izin ver ya da verme... tuzu kurudur. daima kalacak, duracak, dinlenecek bir yer bulur. çünkü çok az kişide olan şeylere sahiptir, bunun da farkındadır. sevimlidir, güzeldir, tatlı dillidir. baş başayken gözünü alamazsın, delirtir! yalan bilmez, entrika bilmez, gerek duymaz. neyse onu takır takır söyler. dünyanın en güzel gecesinin sabahına sebepsizce yalnız uyanırsın. onunlaysan bunu göze almalısın.

    4) sokak kedisi

    hayatın birçok yüzünü görmüş kedidir. açlık nedir, susuzluk nedir, üşümek, sevgisizlik nedir bilir. kolay kolay güvenmez çünkü güvenip de tokat yemişliği çoktur. hatta bir köşede yatarken sebepsizce tekme yemişliği, taş yemişliği, zehir yemişliği de çoktur. bu yüzden hep tetiktedir, uyurken bile gözlerini tamamen kapatmaz. çok iyi davransanız bile bunu sezemeyebilir. hani "yemek verdim elimi tırmaladı, nankör kedi" diyorsunuz ya, ona daha önce verilen kaç yemekte kafasına sopa yedi allah bilir! o sebepten ani hareketlere karşı aşırı tedirgindir. her bakışta, her adımda tetikte olmasının sebebi bu. yani ayda yılda bir çağırıp yemek verdiğinizde ya da sevdiğinizde "bu da nasıl kediymiş suratsız" demeyin. aç olduğu için geliyor yanınıza, yaşadıklarından sonra imkanı olsa belki hiç yaklaşmayacak. nispeten daha iyi insanlara denk gelenleri var tabi. onlar yaklaşıp kendilerini sevdiriyor ama yine büsbütün rahat değiller. pençeler daima hazır, savunma mekanizması hiç okşanmamış ve daima tetikte!

    sözlükte sol frame'de her gün en az iki başlık altında çekiştirilen kızların çoğu işte bu kategoride; zarar görmüş, incinmiş, yaralı, tedirgin ve tetikte... sevmiş ama aldatılmış. güvenmiş, inanmış, kendini ona bırakmış ama olmuş adı kaşar. bunların hiçbirini yapmamış, belki aile baskısından dönüp bakamamış, olmuş adı kamile. evdeki bulaşık ile bohem aşık arasında bir yer bulamamış, adı olmuş kezban. sevmek için çağrıldığında kafasına tokat yiyen kedi misali sevilmek için bile bin bir entrikaya başvurur hale gelmiş. hatta kimisi profesyonelleşip 'bak öyle kandırılmaz böyle kandırılır'ı hayat tarzı haline getirip arsızlaşmış. velhasıl birine atılan tekme, ötekinden yüksek tahribatlı bir tırmık şeklinde geri dönmüş. üzmeyin onları! sevince her şey düzeliyor.

    *sözlükte bir şeyler karalamayalı yıl olmuş. kaçan uyku anısı olsun, duruversin köşede.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap