83 entry daha
  • öncekiler: (#74558112) (#74558787) (#74560545)

    birazda martin luther'in yahudiler için ne düşündüğünü öğrenelim. bizlere gösterilmeyen, batı için oldukça özenle yaklaşılmış martin luther'in düşüncelerini bilmek gerekir. ama bundan önce orta çağda hıristiyan batı’nın yahudilere karşı nasıl bir tavır takındığını biliyoruz değil mi?

    elbette bu bağlamda katolik kilisesi’nin de büyük tesiri vardı.

    ancak martin luther katolik kilisesi’ne itiraz ettiğine, yaptığı işler bu yüzden “reform” olarak anıldığına göre, acaba ondun yahudilere karşı tutumu nasıldı?

    burada yahudileri gündeme getirişimin nedeni, her ne kadar gerek o dönemde başka bir deyişle 16. asırda gerekse önceden hıristiyan toplumunun kendi içinde birtakım başka ve “sapkın” olarak nitelenmiş inançlar belirdiyse de, dinsel açıdan yalnızca yahudiler bariz bir toplum kitlesi oluşturmuştur. orta çağda müslümanlık sadece iber yarımadası’nda sıkışıp kalmıştır; onu endülüs kültürünü gözden geçiren çalışmalarımda ayrı olarak ve uzun uzun incelemiştim. o sıralarda yahudileri de iberya’daki seferadlar ve kuzeydeki aşkenaziler olmak üzere ikiye ayırmak gerektiğine de sanırım değinmiştim. dolayısıyla bu yazıdaki yahudilerden söz ederken, bunlara seferadların pek dahil olmadıklarını göz önünde tutmakta fayda var. zati daha 16. asır öncesinde ispanya onları ülkeden sürüp atmıştı.

    martin luther’in yahudilerle irtibatlı düşünce ve söylemleri şöyle başlıyor:

    «yahudiler bizim kan kardeşlerimiz, rabbimizin ise kuzen ve kardeşleridir. hiçbir toplum yaradan tarafından bu kadar imtiyazlı kılınmamıştır. yahudilere karşı hıristiyan sevgi ve hukukuna göre arkadaşça davranmalıyız; onlara çalışma ve kazanma özgürlüğü tanımalıyız. onlara bizimle ve bizim aramızda hayata alanı bırakmalı, bizim hıristiyan öğretilerimizi ve hayatımızı duyma ve görme imkanı vermeliyiz. onları çalışmaktan yoksun edip tefeciliğe zorladığımızda, onlara nasıl yardım edebiliriz?... onlara karşı hıristiyan sevgi hukukunu uygulamalıyız.»

    musevi karşıtları pek hoşlanmayabilir fakat üniversal insancı görüşlü olanlar açısından ne güzel sözler sayılır, değil mi?

    gerçek düşünceleri böyle olsa ve hep öyle kalsaydı keşke.

    martin luther, papa ile didişmesi esnasında kendisine toplumsal tabakalarda arkadaş arayışındaydı. yahudiler onu gerek bu tutumu gerekse asırlarca onlara kan kusturan papalığa karşı çıkışı hasebiyle hoş karşıladı. kenrdileri hesabına sevindiler. kim bilir belki şu hıristiyan dünyada bir şeyler değişir, onlara da hayat pakı tanınırdı.

    ama luther hedefine eriştiğinde gerçek yüzünü gösterdi. aslında aşırı bir musevi düşmanıydı. bunu açıkça ortaya koydu. öncekine oranla şimdiki tutumundaki köklü farklıkla irtibatlı bir izah yapma da gerekçe göstermeyi de gereksiz gördü. tüm düşmanları gibi, yahudiler de onun indinde iblisin köleleriydi. şimdi şöyle diyordu: «yahudilerle karşılaştığın vakit inançla istavroz çıkarmalı, korkusuzca bu gerçek bir iblistir demelisin.»

    yandaşlarına şöyle sesleniyordu: «aziz hıristiyanlar!... iblisin kendisi bir yana, gerçek bir yahudiden daha öldürücü bir zehire ve daha korkunç bir düşmana sahip olmadığınızdan kuşku yoktur. bunu katiyen unutmayın. onlar çeşmeleri zehirlemiş, çocukları hile ile kaçırıp onlara zulüm etmiştir.»

    bu kadarla kalsa iyi… bir de şu söylemine bakın:

    «yahudiler kötü kokar. hahamları onlara hırsızlık ve soygunun günah olmadığını öğretir. onlara yeni bir şey öğretmek ve yine eğitmek imkansızdır. yeryüzünde bunlardan daha canavar ruhlu ve intikam düşkünü bir toplum görülmemiştir. bir yahudiyi gördüğün veyahut düşündüğün zaman, kendiliğinden işte bu ağız her cumartesi günü değerli kanıyla beni kurtaran sevgili rab isa mesih’e lânet eden, söven ve hakaret eden ağızdır demelisin. olasıdır ki bu musevi bugün birkaç defa yere tükürmüştür. isa’nın isimi anıldığında bu şekilde davranmak onların ananesidir. şayet böyle şeytanî bir ağızla beraber yemek, içmek ve konuşmak zorunda kalırsam kendimi, ağzına kadar iblisle dolu olan bir kaptan yemiş ve içmiş gibi, dolayısıyla yahudilerin içinde yaşayan ve mesih’in değerli kanına tüküren iblislere iştirak etmiş gibi duyumsarım. yaradan bizi savunsun.»

    dahası da var:

    «şayet bir yahudiyi vaftiz etmek zorunda kalsaydım, onu elbe köprüsü’ne götürür ve boynuna bir taş bağlayarak ibrahim hesabına seni vaftiz ediyorum diyerek aşağı iterdim.»

    tüm bunların arkasından bir garip feyezan… sanki pişman olmuş gibi…

    «aman rabbim!... benim aziz yaratıcım ve babam!... senin lânetli düşmanlarının utanç verici vaziyetlerine karşılık isteksizce söylemek zorunda olduklarımı merhametinle bağışla. bunları inancımın şevkinden ve senin mukaddes yüceliğinin şanından yaptığımı biliyorsun.»

    böyle balanssız ve kararsız, bir dediği ötekini tutmaz biriydi işte martin luther.

    luther’in tertip ettiği bir musevi karşıtı hukuk da vardı. özetini yedi maddede toplayabiliriz:

    1-sinagog ve okulları ateşe verilmelidir; yanmayacak mal varlığının üzeri toprakla örtülmelidir ki, tek bir taş ya da kalıntı görünmesin.

    2- okullarında yaptıkları kimi kötülükleri hanelerinde de yaptıklarından, haneleri de yıkılıp ortadan kaldırılmalıdır. çingeneler gibi çatıya veyahut ahırın altına kapatılmalıdırlar ki, öğündükleri gibi bizim topraklarımızda efendi olmadıklarını öğrensinler.

    3- bütün dua kitapları ellerinden alınmalıdır.

    4- hahamların yahudilere ders vermesi yasaklanmalıdır.

    5- yolculuk hakları ellerinden alınmalıdır.

    6- tefecilik etmeleri yasaklanmalı ve şahsi varlıkları ellerinden alınmalıdır.

    7- kadın veyahut erkek olsun, genç ve kuvvetli yahudilerin ellerine harman döven, balta, kazma, bıçak, öreke ve iğ verilerek geçimlerini âdem’in bütün çocukları gibi alın terleri ile kazanmaları sağlanmalıdır. mal varlıklarına el konulmalı ve ülke dışına sürülmelidirler.

    sanki nazi almanyası‘nda yaşıyoruz fakat tarih dört asır önce.

    nitekim wittenberg’de yayımlanan “von den jüden und ihren lügen” (yahudilerle yalanları üzerine) başlıklı bildirgesi, 20. asrın ilk yarısında almanya’daki musevi düşmanlığı ve soykırımın liderliğini etmiş sayılabilir: “önce sinagogları yakılacak ve bir taşın ya da çakılın dahi görülemeyeceği şekilde kalıntılar pisliğe gömülecek. dua kitapları yok edilecek. hahamların vaaz vermesi yasaklanacak. musevi halkı bertaraf edilerek, haneleri ve işyerleri yerle bir edilecek. topraklarımıza hâkim olmadıklarını anlamaları için, ahırda çingeneler gibi bir tek dam altına yerleştirilecekler. yollardan ve pazarlardan kovulacak, mallarına el konacak, sonra da bu zehirli solucanlar çalışma kamplarına gönderilerek, ekmeklerini burunlarının teriyle kazanmaları öğretilecek. en son çare ise temelli olarak kapı dışarı edilmeleridir.”

    yahudileri 1537’de saksonya’dan, 1540’lı senelerde diğer bir hayli alman şehrinden kovdurdu. 1543’te brandenburg’dan da kovdurmaya çalıştıysa da bunu muvaffak olamadı. bunu luther yandaşları onun ölümünden sonra 1572’ seneninde gerçekleştirdi.

    martin luther, ölümünden kısa müddet önce karısına hastalandığını yazmış ve sıhhatinin kötüye gitmesinden yahudileri mesul tutmuştu.

    tüm konuşma ve yazılarında luther’in yahudilerin tefecilik yaptıkları üzerine özenle ve defaatle vurgu yaptığı görülür. dolayısıyla, olayın öyle yalnızca din ve inanç konusunda olmadığı akonomik boyutunun da bulunduğu hem de belki öne geçtiği ortadadır. martin luthear’in moderni, hıristiyanlıktaki o reform denilen eylemin paylaşıcısı jean calvin ise, yahudilerin getiriyle borç para vermelerini uygun gördüğü için onlara çok daha iyi davranmıştır. buna rağmen yahudiler, toplumsal baskıyla calvinist şehirlerden de kovulmuştur.

    luther zamanında olanlardan acı acı yakınan bazı yürekli protestan öncüler de yok değildir. bunlardan biri olan isviçreli heinrich bullinger, luther’e şöyle itiraz etmişti: “bu adamın merhametsiz ve küstah ruhu karşısında herkes şaşkınlığa uğramalıdır. gelecek kuşakların zihninde luther sadece bir insan olarak değil; bu arada cezayı gerektiren bir hırsla hareket eden bir insan olarak da kalacaktır. şayet yazılanlar tanınmış rahip tarafından değil de bir domuz çobanı tarafından yazılsaydı, bunları hoş görmek zor olmazdı.”

    bütün burada yazmış olduklarım alakalı literatürün sayfaları arasında bulunabilir. ancak luther ne bize ne de batı dünyasına bu yüzüyle tanıtılmamış, bundan özenle sakınılmıştır.

    biz de luther’i bir kahraman reformcu olarak tanımışızdır, değil mi?
91 entry daha
hesabın var mı? giriş yap