2 entry daha
  • oğuz kağan anlatılarında, ana karakterin büyük üçüz oğullarına verilen ad olmakla birlikte anlamı konusunda farklı düşüncelerim olan addır aynı zamanda. şöyle ki;

    oğuz kağan destanı'nın, islam motifleri taşımayan en eski versiyonu, uygurca yazıya geçirilmiş ve şu an paris'te bulunan bir el yazmasıdır. bu el yazmasında geçen üç kelimeden bahsederek giriş yapmak isterim.

    boz, moz ve kök.

    öncelikle bilinmeli ki, o/ö/u harflerinin hangisini sembolize ettiğini bilemediğimiz ve muhtemelen arapça'da bulunan elif harfinin hem "a" hem "e" seslerini ifade ediyor olması gibi bir sesli harfle yazılmıştır bu kelimeler. vav gibi düşünürsek, aslında yazımları şu şekildedir;

    bvs, mvz, kvk.

    genel olarak bilindiği kadarıyla, oğuz büyük çocuklarına "boz ok" olarak seslenmekle birlikte, el yazması incelendiğinde aslında bu kanıda ciddi bir tutarsızlık görüyorum. çünkü destanda, örneğin uluğ türk karakterinden bahsederken, saçının sakalının gri olması betimlenirken kullanılan kelime aslında "moz" olarak göze çarpar. yani şu an kullandığımız ve yine gri anlamı taşıyan "boz" kelimesi, destanda "mozdur." buna benzer bir durumu örneğin yine destanda görülen "buz dağ" isimli dağın "muz tav" olarak yazılmasında da görebiliriz.

    destanda geçen ve bozoklar olarak kullandığımız gruba adını veren "bvs" kelime kökü ise, oğuz kağan'ın büyük çocuklarının bulup getirdiği altın yayı üç parçaya ayırmasında karşımıza çıkar.

    "üç buskuluk kırdı." yani üç parçaya ayırdı. buradaki bus/boz kelimesi açıkça türkçe'de kullandığımız "bozmak" eylemiyle ilişkilidir.

    kaldı ki düşünelim, büyük çocuklar bir altın yay bulup getirmekte ancak küçük çocuklar üç gümüş ok getirmektedirler. oğuz eğer bir gruba "boz oklar" diyecek olsaydı burada, bu ismi alacak olması gerekenler şüphesiz küçük çocuklar olmalıydı. ve tekrar ediyorum, zaten destanın bu eski ve tengriist versiyonunda boz kelimesi kullanılmaktadır ancak bu kullanım "b" sesiyle değil "m" sesiyle başlamaktadır. yani destanda geçtiği gibi buzuklar değil, mozoklar olarak karşımıza çıkarlardı. bu gruba, gri renkle aynı anlamı taşıyan "boz" oklar demek aslında destanın kendi diliyle son derece çelişen bir durum.

    yine bir başka durum, paris el yazmasında açıkça buzuklar kelimesi birleşik yazılmaktayken, üç oklar ayrı bir şekilde yazılmaktadır. burada da bir tutarsızlık var, çünkü destanın tamamında sıfat tamlamaları ayrı olarak kullanılmış. örneğin kök böri kelimesi ayrı yazılmaktadır. üç ok da ayrı yazılmaktadır. o halde tüm destan boyunca korunan bu özelliğin neden "bozok" olduğu iddia edilen sıfat tamlamasında kullanılmadığı anlaşılamamaktadır.

    "ong yakta buzuklar olturdı
    çong yakta üç uklar olturdı"

    bu arada boz kurt tamlamasının hiç geçmediğini, bunun yerine tüm destanda kök böri tamlamasının kullanıldığını ve bunun da tüm destan bütünlüğünde aslında "mavi kurt" veya "göksel (celestial) kurt" anlamı taşıdığını da eklemeliyim tabi. boz kelimesi açıkça biliniyor ve kullanılıyor olmasına rağmen, müellif açıkça kurt karakterini mavi veya gök ile özdeşleştirmektedir.

    neticeten; bozoklar olarak geçen ve günümüzde "gri oklar" anlamı taşıdığı düşünülen bu oğuz grubunun aslında "kırıklar-bozuklar" anlamı taşıdığı yönünde çok ciddi deliller var. anlatım bütünlüğüne de uygun, eserin kendi diline ve kullandığı dil bilgisi kurallarına da. benim düşüncem kesinlikle bu yönde. tabi şu an cami'üt-tevarih'te veya şecere-i terakime'de bunların nasıl açıklandığını hatırlayamıyorum. ancak açıkça islam öncesi bir karakter olan oğuz kağan'la ilgili benim temel alınması gerektiğini düşündüğüm kaynak bu uygurca yazılmış olan el yazmasıdır.
hesabın var mı? giriş yap