39 entry daha
  • güzel bir başlığa geldik. fakat burada çok durmayacağız. bir gelişimin sebebi var. bu yazıyı yazmaktaki emelim direk paracelsus'u anlatmak değil, bunun (bkz: fama fraternitatis) ile irtibatını kurmak. onun için bu yazıyı okuyacak olanlar önce fama fraternitatis'i okumalı.

    paracelsus, 16. asırda kendine mahsus bir tarikat kurmuş olan isviçre asıllı bir alşimist ve okültistti. kendini “phillippus aureolus theoprastus bombastus paracelsus von hohenheim” diye tanıtırdı. asıl isimi theophrastus bombastus von hohenheim idi; bunu biraz zenginleştirmişti. strasbourg’da oluşturup sonra yaygınlaştırdığı tarikatını astroloji, alşimi, tıp ve büyü üzerine yerleştirmişti.

    bu tarikat, paracelsus can verdikten sonra takriben yüz sene kadar varlığını sürdürdü. paracelsus’un 1541 seneninde can verdiği göz önünde tutulunca, sanki onun kurmuş olduğu tarikatı rozkruacılar devralmış gibi bir vaziyet ortaya çıkıyor.

    bir de paracelsus’un töton şövalyeleri tarikatı’nın büyük üstadı olup “alman hermes” mananına gelen bir takma isimle anıldığı söylenir. bunda bir yanlışlık olsa gerektir. paracelsus’un töton şövalyeleri’nden söz ettiği hiç duyulmamıştır. büyükbabası georg von hohenheim’ın o tarikatın ileri gelenlerinden biri olduğu bilinmektedir. kimi kaynaklarda büyük üstat olduğu belirtilmekteyse de, bu söylem “tarikatın başındaki en yetkili kişi” mananında kullanılmamış olsa gerektir; zira töton şövalyeleri tarikatı’nın kuruluşundan günümüze kadarki büyük üstatlarının isimlerini sıralayan listelerden hiçbirinde isimi geçmemektedir.

    bu konuyu böylesine duyarlılıkla vurgulamakta oluşumun bir nedeni var.

    kimi kaynaklarda, tarihte aslında var olmayan irtibatlar bilhassa sanki varmış gibi gösteriliyor. kimi vakit da tersine, var olan irtibatlar göz ardı ediliyor. bunun hemen peşinden birtakım açıklar yapılıp bunlar birer “tarihsel gerçek” gibi yansıtılıyor. böylelikle okuyucu yanıltılıp yanlış bilgilerle donanması, hem de belli bir emel uğruna ön yargılar edinmesi sağlanıyor.

    eğer paracelsus’un 16. asırdaki töton şövalyeleri tarikatı ile doğrudan ve yakın bir irtibatı olsaydı, rozkruacıların tarihteki işlevi çok daha değişik bir boyut ve biçim kazanabilirdi.

    paracelsus’un kurmuş olduğu tarikatın azalarından kimileriyle irtibatlı bir diğer söylenti var. bu azaların, -isimleri belirtilmeksizin- 17. asırda inşaatçı mason localarına katılıp “kabul edilmiş mason” olduğu belirtiliyor.

    olabilir... 17. asırda bir hayli yazar, düşünür, alşimist, sanatçı, bilim insanı ve diğer kimseler, ortamın özgür düşünce alış verişine elvermeyişi hasebiyle inşaatçı mason localarına katılmıştı. bunların arasında paracelsus’un kurmuş olduğu tarikatın azalarının de bulunmasının yadırganacak bir yanı yok.

    konu bu kadarla bırakılmıyor... bu kişilerin, daha sonra masonlukta oluşturulan öğretimin kapsamı üzerinde tesirli oldukları ileri sürülüyor. bunun manası, masonluktaki öğretimin dahilinde paracelsus’un ilkelerinin de bulunduğudur.

    böyle bir iddianın doğruluğu veyahut yanlışlığının üzerinde durulması pek gerekmez; zira zati rozkruacılar da paracelsus’un ilkelerinden hayli esinlenmiş, kendi öğretilerinin dahilinde bunlardan birçoğunu kullanmış, bunu masonluğa da taşımıştır. ancak, bu tarikatın “kabul edilmiş mason” niteliğini taşıması olası azalarının sonradan masonluğun ritüellerinin oluşturulmasında tesirli olduğunu düşünmek yanlış olur. zira günümüze de taşınmış olan bu yeni masonluk tarihte ilk sefer londra’da ve bambaşka koşullar altında, bambaşka amaçlarla heyetmiştir. bu oluşumda rozkruacılar, masonluğu düşünsel kapsamı itibariyle etkilemekle kalmamış, direk bu yeni örgütlenmede hisse almıştır. daha sonra kıta avrupası’nda masonluğun yüksek derecelerinde çalışmak üzere ritler oluşturulurken, bunlardan birçoğu üzerinde rozkrua tarikatı’nın fevkalade tesiri yadsınamaz. ama tüm bunlar çok daha sonraki bir olaylardır.

    bu iddia, günümüzdeki masonluğu kuranların inşaatçı masonlar değil, aralarına aldıkları “kabul edilmiş masonlar” olduğu, onların ise bu arada birer rozkrua tarikatı azası kimliği taşıdıkları görüşünden ileri gelebilir. bunda bir doğruluk hissesi olabilir fakat o vakit şöyle demek gerekir: «paracelsus’un tarikatındakiler 17. asır ortalarında rozkruacı oldu. sonra rozkruacılardan kimileri günümüzdeki masonluğu oluşturdu.»

    tüm bunlara karşılık, paracelsus için «16. asrın en büyük şarlatanlarından biriydi.» diyenler de çıkmıştır.

    böyle bir suçlama elbette paracelsus’un okültizm ve büyü ile yoğun bir düzeyde uğraşmış olmasından ileri gelir. her şeye rağmen paracelsus’un bilhassa tıp alanında insanlığa büyük katkılarda bulunmuş olduğu yadsınamaz. nitekim çok daha sonra, -19. asrın ikinci yarısında- tıpta sanki bir devrim yaratmış olan louis pasteur için de aşağı yukarıya benzer sözler edilmiştir.

    ancak, konu “christian rosenkreuz’un keşfedilen kabrinde bulunan öğeler” olunca, bu bağlamda bir ikilem dikkat çekiyor.

    bir an için şu kısaca “fama fraternitatis” olarak hatıralan kitapta anlatılanların gerçek olduğunu düşünelim.

    bu kitap 1614 seneninde basılmış; belki de bir sene önce yazılıp bu tarihte ortaya çıkarılmış. diyelim ki rosenkreuz’un kabiri da tam 120 sene saklı kaldıktan sonra bundan bir müddet önce keşfedilmiş. nitekim rozkruacıların bir yayınında bu bulgu tarihi 1604 olarak veriliyor; buna göre 1484 seneninde can vermiş.

    paracelsus’un doğum tarihi ise 1493.

    dolayısıyla christian rosenkreuz’un kabrinde bulunan öğeler arasında bir de “paracelsus’un sözlüğü” diye bir şey olamaz. üstelik tarihsel kaynaklardan hiçbirinde paracelsus’un böyle bir çalışmasından söz edilmiyor.

    bu sözlük tüm öykünün kilit noktalarından biri. bu yüzden çok ehemmiyetli.

    gerçi kimi kaynaklarda “fama fraternitatis” olarak hatıralan kitabın elle yazılmış tasarımından gene el ile çıkarılmış kopyalarının bundan birkaç yıl önce ortalığa çıktığına değinilir. bu doğruysa, faraziyesel christian rosenkreuz’un ölüm tarihi birkaç yıl daha geriye gider ama bu pek bir şey değiştirmez.

    sakın, kısaca fama fraternitatis diye hatıralan öyküde “sözlük” olarak nitelenen kitap gerek rozkruacıların gerekse paracelsus’un istifade etmiş olduğu, bir başka eser olmasın!

    acaba “paracelsus’un sözlüğü” denilirken bu “paracelsus’un kullandığı sözlük” mananına gelebilir mi?

    olabilir... şayet rozkrua tarikatı’nın ananeninde böyle bir kitap sahiden varsa, bunu yazan kişinin “adagia” başlığı altında bir deyimler sözlüğü kaleme almış olan tanınmış kişi hümanist yazarı desiderius erasmus olabileceği akla geliyor. ancak bu yalnızca bir yorum... olabilir de, olmayabilir de. ancak konu “hümanizm” ise, paracelsus da erasmus’tan pek aşağı kalmaz.

    elbette johann valentin andreä bu iki tanınmış kişi kişiyi birbirine karıştırmış olamaz. belki de öyküde anlatılanlar yanlış anlaşıldı. aynı anda paracelsus’tan da söz ediliyordu ve iki konu birbirine karıştırıldı. belki de bu öyküde kullanılmış olan alegori tekniği uyarınca ne anlatılmak istediği iyi anlaşılamadı. belki de bu sözlük sadece bir semboldü.

    17 yüzyılda böyle detaylar üzerinde kafa yoran olmamıştı. kim bilir, belki de o sıralarda bu işin doğrusu biliniyordu; yanlış manaya daha sonra yapılan çeşitli açıklar üzerine doğdu.

    nitekim bazı kaynaklarda, fama fraternitatis olarak hatıralan kitapta değinilen sözlüğün, paracelsus’un talebelerinden gerhard dorm tarafından 1584 yılında yayımlanmış olan bir sözlük olabileceği üzerinde durulur. ancak öyle olursa, bu kez kitaptaki öykünün son bölümü başka bir deyişle christian rosenkreuz’un ölümünden 120 sene sonra kabirinin bulunmasına ait anlatım çöker.

    ehemmiyetli olan nokta, bu öyküde christian rosenkreuz’un yanı sıra paracelsus’tan başka hiç kimsenin isiminin belirtilmemiş olmasıdır. bu vaziyet ise, rozkruacıların paracelsus’un tarikatını izlediklerinin hem de onun yerini aldıklarının göstergesi sayılmaktadır.

    ardındaki gerçek her ne olursa olsun, “fama fraternitatis” avrupa’da büyük bir aksiseda yaptı.

    demeye kalkmadı; sonrası sene piyasaya bir kitap daha çıktı. kısaca “confessio fraternitatis”.
34 entry daha
hesabın var mı? giriş yap