6 entry daha
  • "yasalardaki boşlukları bulamıyorsanız bu sizin kaybınızdır" diyen bir yöneticiyi barındıran bir tarikatı anlatan belgesel.

    hayatım boyunca hiçbir konuda ön yargılı olmadım. öyle ya da böyle tam anlamıyla dağdan gelip bağdakini kovma, bir de bunu gururlu bir hale getirme çabası var. amerikalıların oraya nasıl yerleştikleri, o topraklara nasıl sahip oldukları ayrı bir tartışma konusu. ama sonuçta barıştan ve meditasyondan bahseden bir grubun "bizi burada istemiyorsanız biz de sizin mülklerinizi satın alırız" diyecek bir tavra daha doğrusu maddi/manevi güce sahip olması size normal geliyorsa kusura bakmayın ama fazlaca safsınızdır.

    insanların üstüne gidip "ben burada kalacağım, gerekirse seni kovacağım" dedikten sonra saldırıya uğrayıp ardından silahlanmak hatta üstüne milisler eğitmek filan hiç masum gelmedi gözüme. söz de otelleri bombalanıyor ama bırakın ölümü 1 tane bile mürit yaralanmıyor. "kendimizi korumak için ne gerekirse yaparız" filan diye tehdit savuruyorlar. adam çıkıp "iç savaş istiyorsanız ona da varız." diyor.

    sokakta insanların, istememelerine rağmen, fotoğraflarını çekmek; kamerayla sokaklarda dolaşmak, gece evlere spot ışığı tutmak... sorsanız bunlar masum ve pasif direniş hareketleri. kasaba halkı bunlardan kurtulmak için kasabayı feshetmek istemiş. ancak buna bile "zehir" diyen bir kadın var başlarında. hayır işin ilginci kasabanın feshedilmesi için yapılan seçime bile katılmışlar. reddedilince birbirlerine sarılıp içki filan içmişler insanların gözünün önünde. dalga geçer gibi. 40 kişilik kasabaya 8 bin kişi gelip "biz azınlıktık ühühüh" diye ağlaşıyorlar bir de.

    zaten olayların bhagwan ile alakası yok. osho tamamen ön plandaki bir figür. bütün kontrol sheela'da. organizasyon ve kararlar tamamen ona ait. "ustamı ve topluluğumu korumak" deyip duruyor zaten.

    adamlar abd'nin etinden, sütünden faydalanıp her türlü açığı kullanmışlar. barıştan, kişisellikten, huzurdan filan bahsedip gitarlarla şarkılar söyleyip dans eden tiplerin 2 kayıt sonra ellerinde smith wessonlar, uziler, yari otomatik tüfeklerle antreman yaptıklarını gördüğünüzde "olay şimdi anlaşıldı" diyorsunuz içinizden. kendi polis teşkilatını kurup geceleri kasabada devriye filan gezmiş adamlar.

    resmen "reklamın iyisi kötüsü olmaz" diyerek sheela televziyona çıkıp ona buna küfür etmiş. şirketler kurmuşlar. butikler açmışlar. para basmışlar. serbest seks, festival, parti, içki, kumar deyince deyince amerikalılar akmış zaten. lan osho'nun resmi olan kağıtlarla poker oynatmış adamlar. bildiğin kapitalizmi sömürmüşler. evsiz, muhtaç, eğitimsiz insanları otobüslere doldurup kendi yanlarına getirmişler. kamplar kurup orada yedirip, içirip kendileri için oy kullandırmışlar. bunu da "insanlara bakıyoruz" kisvesi altında bir huzur projesi olarak sunmuşlar. onlar için gerekirse gözleri kapalı bir şekilde savaşabilecek insanlar... hem de "iç savaş mı istiyorsunuz? tamam o zaman" restin çektikten hemen sonra. adalet bakanlığı kendileri hakkında soruşturma açıp onları feshetmeye hazırlandıklarının ertesinde. sheela bakmış ki evsizleri kontrol edemiyor, bir tane adamı sokağa salmış, çıldırdı filan diye karşısına çıkıp kendisini boğdurtma masalıyla aralarına katılan evsizlere sakinleştirici verdirtmiş her akşam.

    hayır şükretsinler oregon'da yaşanmış bunlar. havaya ateş edilmiş, otellere taş atılmış filan. düşünsenize bu olayların samsun çarşamba'da vuku bulduğunu.
172 entry daha
hesabın var mı? giriş yap