2 entry daha
  • 2001 senesinde babamı kaybettim; karşıyaka’ya defnettik ve sık sık ziyaret ederdik (hala da ederiz).

    o gün kuzenim ve yengem bizi ziyarete gelmişti istanbul’dan, annem, anneannem, ben, hep birlikte mezara gittik. mezar dönüşü kocaman bir tarla ve canlı alabalık tesisi gördük. tesis dediysem minik bir alabalık havuzu, haftasonu hobi bahçesinde olan ayarda bir mutfak ve iki ufak masa; ama arkasında kocaman bir tarla, içinde çeşit çeşit yeşillik, domates, meyve ve sebze.

    evde yaparız diye canlı alabalık almaya karar verdik. tam balıklarımız ayıklanırken yanlarında ufak kızları ile genç bir çift gelip bir masaya oturdu derken tesisin sahibi henüz balık pişirmedikleri için özür dileyerek çifti kaldırmaya çalıştı. annem ve yengem kulak misafiri oldu olaya ve sahibinin eşine; her türlü malzeme var, gelen müşteri geri çevrilir mi; diye sordular. cevap ilginçti; balık pişirmeyi bilmiyoruz!

    yengem koştu genç çifti yerine oturttu, geri geldi. tesisin sahibine gidin tarladan salata malzemesi getirin dedi. annemle yengem balıkları pişirmeye başladı. bir yandan salata da yapılıyordu. sonuç olarak genç çift güzel bir şekilde ağırlandı.

    genç çift yemeklerini bitirmeden biz oradan ayrıldık. çıkarken bizden para almak istemediler fakat ısrar ettik, uğur parası olsun dedik. öyle de oldu.

    adem doruk kocaman bir alabalık tesisi oldu, üç tane kocaman yerleri oldu. biz de sevmemize rağmen para ödetmiyorlar diye yılda bir iki kere de olsa gidiyoruz.

    gerçekten iyi insanlar ve dürüstler. onlar da bu anıya hep sadıklar ve görüştükçe mutlu oluyorlar. hikaye biraz yanlış da olsa restaurantın çeşitli yerlerine asıyorlar.

    karşıyaka’daki tesis o kadar büyümeden önce dediğim gibi kocaman bir tarlaydı, ağaçlıktı, çok güzeldi. ona hep üzülürüm.

    not: bence uzun süredir iyi lokanta değiller maalesef. eryaman şubeleri gerçekten kötü, karşıyaka ise maalesef lakayt ve kötü. çayyolu’na mutlaka gideceğim umarım bir şeyler değişmiştir.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap