12 entry daha
  • antik helen muasırlığında evin ahlâki savunmasını sağlamak emeliyle köleleri hadım etme, insanlık tarihinin belki en utanç verici ve alçak uygulamalarından biridir.

    karısı ile ilişki kurmayı pek ender olarak düşünen, bunu da sadece bir veyahut birkaç erkek çocuğa sahip olmak emeliyle yapan helen erkeği, hanedeki sıkıntılı ve yılgın karısını garantili bir biçimde savunacak olan bir hadıma (iğdiş edilmiş erkeğe) gereksinme duyardı.

    ancak şunu da belirtmeliyim ki, hadım etme ananesi yalnızca helen muasırlığına has değildi. antik çağ ve ilk çağın diğer muasırlıklarında da aynı uygulama yapılmaktaydı.

    dış cinsiyet uzuvlarının bir bölümünden veyahut bütününden yoksun bırakılan erkek, evin kadın ve kızlarının cinsel açıdan güven altında olmasını sağlıyordu. ancak bundan daha fazlası da vardı. m.ö. 6.asırda pers kralı büyük kurus (keyhüsrev) vaktinden beri, ailelerinden ayrılıp, yeni aile bağı kuramayan hadım esirlerin bağlılıklarından şüphe duyulmazdı.

    ksenophones, “cyropaedeia” isimli eserinde şöyle diyor:

    «hadımlar, sakatlıklarına rağmen, yetersiz, beceriksiz, yahut daha hırssız erkekler değillerdi ve efendisinin talihsizlikleri karşısında kimse hadımlardan daha büyük sadakat göstermemiştir. bunun farkında olan kyros, kapıcıdan üst düzeylere dek kendisine şahsi hizmet sunacak herkesi hadımlar arasından seçmişti.»

    ksenophones’in bu övgüsü bir yana, kurus hadımlara görev veren ilk yakın doğu hükümdarı değildi. bu anane, tecavüz veyahut zinadan suçlu bulunmuş erkeklerin yasaya aykırı olarak hadım edilmeleri istikametindeki birtakım daha daha önceki uygulamalardan alınmış olabilir. nitekim antik mısır muasırlıklarında da bunun örnekleri vardır.

    m.ö. 1450-1250 seneleri arasından kalma asur yasalarına göre, karısını başka bir erkekle yakalayan koca, ikisini de öldürebilir ya da yalnızca karısının burnunu kesip, erkeği hadım edebilirdi. asur’da kraliyet görevlilerinin hizmetinde pek çok sayıda hadımın bulunması, haremdeki kral eşleri ile cariyeleri savunmakla görevli olmaları, bu cezanın hayli sık uygulandığını düşündürür.

    asur krallığı’nın yerini alan persler, görünüşe bakılırsa, mahkumları soğukkanlılıkla hadım eden ilk toplumdu. herodot, bu bağlamda en yakışıklı gençleri seçtiklerinden söz eder.

    pers kralı darius, mağlubiyete uğrattığı babil ve asur’dan sulh şartı olarak 1,000 talent başka bir deyişle takriben 33 ton gümüş ve 500 hadım edilmiş oğlan istemiştir. anlaşılan, hadım esir dışardan alma geleneği de bundan sonra yaygınlaşmıştır.

    krallık hizmetlerinde hadımları çalıştırma düşüncesi perslerden çin’e uzanmış olabilir; elbette önceden orada da gelişmediyse...

    çin tarihindeki bir geleneğe göre; dağlamak, hadım etmek ve idam, erken çağlarda uygulanan cezalardı. hadım edilenlerin -buna “saray cezası” denmekteydi- hükümdar ailelerine hizmet etmeye zorlanmaları alışıldık bir vaziyetti. hadım edilmiş suçlu sayısı yetersiz kalınca, oğlanlar alınıp görev için “tıraş” edildi.

    bu vaziyette dahi, çinliler hadım kullanımını imparatorluk ailesiyle kısıtlamıştı. çin sarayındaki hadımlar, bazı vakit da özel cellât olarak kullanıldı.

    pers tesirlerine açık olan helen dünyasında ise, hadım etme daha çok ticarî bir konuydu. heredot’un yazdığına göre, sakızlı panionios isimli bir adam, geçimini, eline geçirdiği iyi görünüşlü oğlanları hadım ederek, yüksek bir fiyatla satacağı sardes ya da efes’e götürmek gibi iğrenç bir ticaretle sağlamaktaydı.

    bu, bugün bize göre “iğrenç” fakat o tarihlerde ve o günlerin düşünce tarzı ile hiç de öyle görülmüyordu anlaşılan...

    romalılar ve bizans

    bir hayli uygulamayı helenlerden öğrenen romalılar da kendi “berber”lerine sahip olmakta gecikmedi.

    burada hadım etme yalnızca yeni dinlerin rahiplerinin değil, hiciv yazarlarına göre belli “atılgan hanımlar”ın eşlerinin de müracaat ettiği bir yol olmuştu. nihayetinde imparator domitianus, bu uygulamayı yasakladı ve tutsak tacirlerinin ellerinde kalan hadımlar için ücret kısıtlaması getirdi.

    sonraki senelerde hıristiyan bizans’ta, hadımlar arzuladıkları yerlere gelmeyi muvaffak oldu. tahta çıkma esnasında yaşanan birtakım şiddet olayları, hükümdarları, baba olamamaları hasebiyle ailesel hırslardan kurtulduklarına inandıkları hadımları, devlette bakan hem de patrik olarak atamaya yöneltti.

    bizans imparatorluğu’nun en ehemmiyetli görevlerinden sekizi hadımlara ayrılmıştı. bu yüzden, birkaç erkek çocuğu olan anne baba bunların arasından bir veyahut ikisini hadım ettirmeye başladı. bunlardan devlet görevine girenlerin, nüfuzlarını, sağlam kalan kardeşleri faydanına kullanacakları düşünülüyordu. nitekim öyle oluyordu da.

    bu bağlamda en enteresan örnek, ıoannes orphanotrophos’tur. 11. asır ozanlarından pronpontisli mikhail psellos’un dediğine göre; “açıkgöz olduğu söylenebilecek birisi varsa, bu, reydi”; imparatorluk tahtına önce kardeşlerinden birini, sonra da yeğenini çıkaracak kadar kurnazdı. ne yazık ki, 4. mikhail’in ona minnettar kalmasına karşın, 5. mikhail hiç de aynı minneti göstermedi. ıoannes sürgüne yollandı ve imparator büyük bir acımasızlıkla, ailesinin diğer tüm erkek azalarını de hadım ettirdi.

    hıristiyan batı dünyası, -papa 13. leo 1878’de bu uygulamaya son verene dek- sixtina şapeli papalık korosu ve italyan opera sahnesi dışında, hadım kullanma alışkanlığını hiç benimsemedi. bunun nedenleri biraz karışıktır. siyasal açıdan, yozlaştırılamaz yöneticilere mesuliyet verilmesi gereği, yalnızca büyük devletlerde duyulmaktaydı. parçalanmış batı’da ise, hükümdarlar, toprakları ve halklarıyla çok daha yakın bir bağ içerisindeydi. iktidarın basamaklarında hadımlara hiç de gerek duyulmuyordu. kadınların belli düzeyde bir özgürlüğe sahip olduğu toplumlarda, onlara savunuculuk etmeleri için de hadımlara gereksinme yoktu. üstelik katolik kilisesi, ortodoks kilisesi’nin aksine tevrat’ın “tensiye” başlıklı bölümündeki dizeyi hiç unutmadı:

    “husyesi ezilmiş, yahut uzvu kesilmiş olan adam rabbin cemaatine girmeyecektir.”

    eski ibranilerden kalıt kalmış olan bu tipik göçebe görüşü, orta çağ batı dünyasının gelişiminde temel bir rol oynamış olan barbar kabilelerin göçebelere özgü ön yargılarıyla da güçlendi. ibranilere özgü bu davranış, ari istilacılar ile hindistan’a da erişmiş olabilir. çünkü veda-hindu inançlarında hadımlar, tümden mundar görülmekteydi. sonraları bu görüş, 1526-1806 seneleri arasında hindistan’da karar süren müslüman moğolları bile bir derece etkiledi.

    hadım etme geleneği, orta asya türk muasırlıklarında yoktu. türkler, bu uygulamayı islâmiyeti kabul edip de arap ve yakın doğu kültürleriyle tanışınca benimsedi.

    müslümanlar, genelde renk ayırımına alaka duymamıştı. ancak hadımlar mevzubahis olduğunda iş değişiyordu. saraydaki harem ile 600-800 siyah hadım ilgilenmekteydi; beyaz hadımlar ise sultanın dairelerinde yani selâmlıkta hizmet verirdi. lakin bu işbölümü tümüyle pratik nedenlere dayanmaktaydı. beyaz hadımların harbiden iktidarsız olduklarından emin olunamıyordu. afrika’dan gelen siyahların ise tüm dış cinsiyet uzuvları alınıyordu. bu tür hadımlar, kamış yardımıyla işemek zorundaydı ve tüm hayatları süresince mesane zorluğu çekerdi.

    15. asırda daha çok macaristan’dan, slav ülkelerinden, almanya’dan, sonraları ermenistan ve gürcistan’dan kazançlan beyaz hadımlar, ekseriyetle yalnızca testislerini yitirmiş oluyordu. iğdiş edilmenin cinsel arzuyu yok etmediği ve penisi alınmamış bir hadımın belli şartlar altında hâlâ bir müddet ereksiyon vaziyetine geçebildiği, helen çağlarından beri hem de belki de daha önceden bilinmekteydi. bu vaziyet, helen dünyasında olduğu gibi roma da biliniyordu.

    2. asır başının hiciv ozanlarından juvenalis, romalı kadınların alışkanlıklarına saldırırken şöyle demekteydi:

    “erkeğe benzemez hadımları beğenen kızlar var -öylesine yumuşak-
    öperken öylesine tüysüz ve kürtaj için kafa yormaya da gerek yok!
    fakat en etkileyicisi, tamamiyle büyümüş olan,
    şehvetli kara fitilli bir erkek;
    operatörler kasıklarında çalışmaya başlamadan önce.
    testisler olgunlaşsın ve düşsün,
    ağır toplar gibi sallanana dek dolsun:
    o zaman operatörün kestiği kimsenin işini bozmaz berberden başka.
    köle tacirlerinin oğlanları değişik, acınacak derecede zayıf,
    utanırlar boş torbalarından, kaybettikleri küçük nohutlarından.
    şu adama bak - bir fersah öteden görürsün onu, herkes tanır - varlıklı şahsiyetini teşhir eder zira
    hamamda: priapos kıskanabilir. ama yeniden de
    hadım o. metresi ayarlamış. öyleyse, yatsınlar birlikte.”

    hadımlığa ne kadar güvenilebilir?

    kimsenin netlikle emin olamadığı şey vardı: kesilmiş olan üreme uzuvlarının yine büyüyüp büyüyemeyeceği… görünüşe bakılırsa, yakın doğu’daki harem hekimleri, gözlerini hadımlardan hiç ayırmıyordu. ne olur, ne olmaz!...

    çin’de, 18. asırda bir baş hadım üst düzey bir imparatorluk görevlisine karşı küstahlık edene dek bu konu öne çıkmamıştı. bu beyefendi, öcünü, imparatora şu bilgileri vererek aldı:

    «hadımın aslında iğdiş edilmiş olmasına karşın, kesilmiş uzuvlar, herhalde, yine iğdiş edilmeyi gerektirecek kadar büyüyebiliyor. böyle bir şeyin ming hanedanı döneminde de yaşandığını duymuştum. sarayda hadımlarla hanımlar arasında ahlâksızlık ve düzensizlik olmuştu. böyle bir skandalın yine yaşanmaması için hadımların tümünün hemen kontrol edilmesini ve uzuvları kısmen büyümüş olanların ‘temizlenmeleri’ için size yalvarıyorum.»
    (kaynak: g.carter stent, chinese eunuchs)

    imparator çien-lung bunu kabul etti ve pek çok hadım bir operasyon daha geçirmeye zorlandı. çoğu, bu işlem nedeniyle can verdi.

    müslüman dünyasındaki afrikalılar gibi çinli hadımlar da tümüyle “tıraş” edilmekteydi ve “bıçakçılar” yani iğdiş etme işini yapan operatörler, herhalde, yeniden büyümüş uzuvları değil, eski işlemden geri kalmış olan uzuv artıklarını almıştı.

    hadımlara ait bu genel tarihsel özetten sonra, izleyen bölümde biraz daha keyifsiz bir konuya bakacağım: bir erkeğin hadım edilme yöntemi… ancak ondan sonra bir de hadımların kişiliğine göz atarsak, sosyal bakımdan belki içimiz biraz deşarj olabilir.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap