570 entry daha
  • az sayıda the wire severler, size bu güneşli mart gününde the wire hakkında enteresan bilgilerle geldim. okuma gözlüklerinize hohlayın başlıyoruz;

    1 - sanıldığı gibi hikaye david simon'un hikayesi değil, ed burns'ün hikayesidir. ed burns doğma büyüme baltimore'lu bir dedektif olarak hayatı boyunca baltimore'u geniş kitlelere anlatmanın hayalini kurmuş, yetmişli yıllardan itibaren baltimore'la alakalı notlar almış, gözlemler yapmıştır. yani dizide beş sezonda anlatılan dönüşüm gerçekte otuz yıla tekabül ediyor ki diziyi tadından yenmez kılan hikaye ve karakter dolgunluğunun sebebi bu.

    2 - fakat ed burns konsepti bir türlü tasarlayamamış. hatta bu yarıda kalan konsept tasarlama çalışmalarından üç farklı dizi çıkmış bir türlü the wire çıkmamıştır. ed burns bakmış ki bu kadar büyük çaplı bir işi toparlamak zor olacak, kısa bir bölümünü kitap yapmış. (bkz: the corner)

    3 - david simon'un baltimore sun'a gelmesiyle birlikte olaylar gelişmeye başlamış. şehirdeki evsiz ölümlerini araştırırken ed burns ile tanışmış. ed burns'ün verandasıda yazdığı kitabı (bkz: the corner) görmüş, okumak için almış, üç gün sonra geri dönmüş ve kitabın senaryosunu yazmayı teklif etmiş. böylelikle the wire'a giden süreç başlamış.

    4 - the corner her ne kadar yayınlandığı dönem itibariyle seyirci bazında beklenen etkiyi göstermese de kanal yöneticileri david simon'un parlak zekasını görmüşler ve ondan daha büyük bir iş istemişler. simon da onlara ed burns'ün notlarından derleyip toparladığı the wire'ı götürmüş.

    5 - kanal hemen çekelim dese de simon kabul etmemiş. ciddi bir ön hazırlık süreci talep etmiş. bu ön hazırlık sürecinde simon, okuldan kaçan öğrencileri toplamaktan tutun da limanda gemi boşaltmaya kadar bir çok iş yapmış. yaptığı işlerin tamamını dizide anlatmış, bu işleri yaparken tanıştığı kişilerin yarısından çoğuna dizide rol vermiş.

    6 - simon, hbo'dan bunu bir tv şovu olarak görmemelerini, el birliğiyle bir şehri kurtarma mücadelesi olarak görmelerini istemiş ve böyle görmezlerse dizinin diğerlerinden hiçbir farkının olmayacağını, böyle görürlerse ne gibi artıları olacağını anlatmış. o zamana kadar yapılan bütün '' öteki amerika '' hikayelerinden daha gerçekçi olmasının nedeni, gerçekten seyirciyi eğlendirmeyi değil, şehri kurtarmayı hedeflemesidir. yine bu gerçekçi çizgiye müteakip şehrin neden kurtarılamayacağı kanısını oturttuktan sonra final yapmıştır.

    7 - doğal olarak bütün yerleşik kurgu kalıplarının dışına çıkarmış bu durum diziyi. tam bir bağımsızlık hali sağlamış. yine de, dizide başrol baltimore şehri olmasına rağmen, seyircinin algısından tamamen uzaklaşmamak için jimmy mcnulty karakteri oluşturulmuş. en büyük çekince mcnulty karakterinin hikayede sırıtması yönündedir fakat dominic west'in profesyonelliği o çekinceyi yok eder. jenerikte ismi birinci sırada olmasına rağmen hiç görünmediği bölümler olmuştur.

    8 - oyunculara girmişken, oyunculardan bir kaçı the corner'dan simon ve burns'ün adamıyken bir kaçı sonradan dahil olmuş, geri kalanların tamamı baltimore'un yerlisi ve en ufak bir oyunculuk tecrübeleri yok. ve yine bu amatör oyuncuların bir çoğu kendi hikayeleriyle diziye dahil olmuş. mesela snoop karakterini canlandıran felicia person gerçekte de uyuşturucu satıcısı lezbiyen bir kadın ve dahası cinayetten hüküm giymişliği var.

    9 - peki bunu nasıl başarmışlar? yani daha önce hiç kamera önü tecrübesi olmayan insanlardan öyle roller almayı? şöyle; onlardan rol yapmalarını değil kendilerini oynamalarını istemişler. mesela snoop'a yani felicia'ya simon hikayeyi okuyor ve '' sen burada ne derdin '' der, gelen cevabı diyalog olarak ekliyor. bu taktik tutunca daha sonra profesyonel oyuncularda da uygulamışlar. bunu başaramayanlar için lokal durumlar tasarlanmış. mesela o uyuşturucu satıcısı küçük çocuklar, dizi bitene kadar gerçekten uyuşturucu satıcısı olduklarını sanıyorlarmış. kameraları oyunun bir parçası olarak görüyorlar.

    10 - yine de bütün problemler çözülmemiş tabi. stranger bell karakterini oynayacak olan amatör oyuncu bir türlü başaramamış ve onun yerine o zamanlar henüz çok da profesyonel sayılmayan idris elba getirilmiş ki iyi ki de getirilmiş. diğer pürüzleride yine profesyonellerin yardımıyla çözmüşler. mesela bodie karakterini canlandıran j. d. williams, ki kendisi benim favori karakterimdir, o çocuklara gerçekten uyuşturucu satıyoruz hikayesini uyduran kişidir.

    11 - dönelim konsepte. şimdi ed burns amcanın kafasını karıştıran mesele, şehri neresinden tutsan elinde kalıyor. uyuşturucuyu anlatsa tek mesele o değil, polis departmanına girse bürokrasiye uzanıyor, oradan eğitim, oradan sendikalar filan derken amaaan fuck it deyip bırakıyor. david simon diyor ki; ya sayın burns, ilk sezon uyuşturucuyla başlarız, doğal olarak polis departmanı ve yozlaşmışlıklarını da görürüz, ikinci sezon uyuşturucunun kaynağı limana girer sendikalardan çaktırmadan politikaya tırmanır, üçüncü sezon politikayı, dördüncü sezon eğitim sistemini ve beşinci sezon şu bizim medyayı anlatırız. burns da doğal olarak hell yeah diyor. uyuşturucu arka planda akarken sırasıyla şehrin bütün pis kokan kısımlarını gezerler.

    12 - peki diğerleri buna ne diyor? özellikle bürokrasi kanadı. simon kurguyu öyle güzel yapıyor ki, şehri yönetenler olay kendilerine ulaşana dek diziye destek veriyorlar hatta sosyal sorumluluk olarak lanse ediyorlar bu desteği. işin ucu kendilerine geldiğinde engellemeye çalışıyorlar fakat dizi artık kitlesini oluşturmuş, baltimore da ortalama bir bürokrattan çok daha yetkili insanların beğenisini kazanmıştır. dolayısıyla bürokrasiyi yine bürokrasi ile aşıyorlar. eğer ilk sezon politik kirlilikle başlasaydı belki de ikinci sezon sonunda yayından kalkardı. yine de bu kindar, nüfuzlu politikacılardan birinin diziyi yayından kaldıramasa da herhangi bir ödül alamaması için elinden geleni yaptığı söyleniyor.

    bunlar göz attığım kadarıyla başlıkta pek değinilmemiş, ya da dağınık kalmış konulardı. bir subjektif yorum; dizide iyi ve kötü karakter yok deniyor, bu zannımca yanlış bir okuma. iyi ve kötü var fakat diğer dramalardaki gibi karikatürize edilmemişler. olabilecek iyiler, olabilecek kötüler, olabilecek nötrler var. bu da bir the wire farkı zaten.

    bir detay; brother mouzone'un adamı gay barda omar'ı ararken arka planda rawls görünüyor. şaşırtıcı detaylardan birisi ki sırf şu detaylar için ikinci kez izlemenizi öneririm.

    son olarak favori sahneyle veda ediyorum; aslında bu, bunk'la mcnulty'nin olay yeri incelemesi olacaktı fakat onu ilk sayfada bir arkadaş yazmış. hani fuck fuck fuck diye düşündükleri yer. o sebeple ikinci favori sahnem where is love bodie? . bu sahne aynı zamanda dizinin çok güzel bir özeti konumunda. polisler ve uyuşturucu satıcıları arasındaki ilişki.

    bir türlü veda edemedim. bir de hani mcnulty cinayet masasına ödenek alabilmek için sahte seri katil yaratırken bunk onu vazgeçirmek için ofisine, yani sorgu odasına çağırıyor, sonra kapı kilitli kalıyor, başka bir polisi arıyorlar, gelip kapıyı açıyor oradaki diyaloglarda enfesti. altını çizmeden geçemedim. hoççakalın.

    ne güzel dizimizdin sen the wire...
527 entry daha
hesabın var mı? giriş yap