• bir ekşi sözlük geleneğidir. hemen örnekleyelim:

    (ara: metro turizm rezaleti)

    şimdi normalde, hak hukukun geçerli olduğu bir ülkede yaşasak gerçekten haklısınız. gideriz, metro turizm'e şikayetimizi bildiririz. olmadı, hukuka başvururuz. bir şekilde yaşanan mağduriyeti çözer, firmaya yaptırım uygulatırız.

    ama maalesef, sizin de bildiğiniz üzere türkiye'de kolluk kuvvetleri veya hukuk yolu ile bu tip bir yaptırıma ulaşmanız güç. yani mesela bağdat baharat çalışanına çöp muamelesi yaptığı için bir yaptırımla mı karşılaşacak? hayır. bunu bildiğimiz için de bizim elimizdeki tek kozu kullanıyoruz: ürünü veya hizmeti kullanmamak.

    bakın mesela pınar. yıllardır her yerde pınar ürünleri reklamı yapan adamdım. bir gün başındaki adamlardan biri, benim verdiğim paradan aldığı güçle, beni tehdit etti. benim buna türkiye cumhuriyeti hukuk sistemi ile verecek bir cevabım yok. ben bu firmaya "sen benim siyasi görüşüme karışamazsın" diyemiyorum. o halde, bir daha para vermiyorum ki benim verdiğim paradan güç almasın.

    fadıl akgündüz kalkıp "yeni bir proje" yapıyor, ülkecek "belki bu sefer dolandırmaz" diye para yatırıyoruz. ülkecek durumumuz maalesef bu. dolandırınca da "aaa dolandırdı :(" diye şaşıran oluyor.

    bakın, jet fadıl bile bu ülkede faaliyet gösterebiliyor. devlet size "bu adam dolandırıcı" demiyor. dolandırıldınız, alıp paranızı geri vermiyor. dolayısıyla sizin "ay ben gideyim de sıkıntı çıkarsa hukuka başvururum" demeniz saflıktır. sağlam ayakkabı olmadığını bildiğiniz halde "ne olacak" diye gidip alışveriş ettiğiniz esnafa verdiğiniz 50 liranın, bir gün bir palaya dönüşüp sizin veya benim tepeme inmeyeceğini kimse garanti edemez.

    o yüzden rica ediyorum, "tehlikenin farkında mısınız" denirken güldüğümüz yetmez ama evetçi günler gibi "aman ya" demeyelim, elinize kesile kesile kuş kadarı geçen emeğinizi birilerine teslim ederken seçici davranalım.
hesabın var mı? giriş yap