4 entry daha
  • bu köşe yazısında vurgulanmaya çalışılan özgürlüğüne düşkün yeni kuşaktan medet uman yaklaşıma (bkz: michel foucault)'tan bir cümle ile yanıt vermek isterim:

    "bize deniyor ki hapishaneler aşırı kalabalık. peki ama ya aşırı-hapsedilmiş olan halksa."

    bireyin rol model aldığı ilk sosyal ortam ailedir. belki ülkenin büyük bölümünde, tek hane içerisinde yaşayan kişi sayısı düşse de, bireysellik rüzgarları pragmatizmle füzyona uğrasa da, halen en büyük rol model ne yazık ki aile.

    bu ailenin siyasal eğilimi, içinde bulunduğu sosyo kültürel ortamdan etkilendiğine ve kadercilik kabulü halen bu ülkenin gettolarında genel geçer bir olgu olduğuna göre, ister z kuşagı, ister w kuşağı gelsin, ailesinin paralelinde oy verme refleksi değişmeyecektir.

    her ne kadar içinde biriktirdiği, baskıya karşı tavır alma güdüsü galip gelmeye uğraşsa da, bu yeni nesil öğrenilmiş çaresizliğin pençesine düşecek ve bir şekilde yolunu bulmanın imkanını müesses nizamda arayacaktır.

    belki seçim sandığı ile başbaşa kaldığında, bu muhalif dürtü harekete geçecek diye bekleyebilirsiniz, ancak insanoğlu denilen organizma, tehlike ile karşılaştığında savaşmak yerine genelde kaçmayı ya da ölü taklidi yapmayı tercih eder.

    biraz ağır bir yazı oldu galiba ama hedef seçtiğim kitle ne demek istediğimi anlayacaktır, bu da bana yeter doğrusu.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap