3 entry daha
  • eşimle beraber kadıköyde bir kitapçıdayız. ayrıldık benim işim var karşıya geçeceğim. eşim kitapçıda kaldı, vedalaşıp dışarı çıktığımda yoldan geçen orta yaşlı bir adam ve kendi kızımdan küçük bir kız çocuğu gördüm. adam hem yürüyor hem çocuğu dövüyordu. dikkat kesildiğim bir an çocuğunun tepeden ensesini sıkıp kafasını yumruklarken gördüm adamı. şoka girdim. cocuğun hiç sesi çıkmıyor, yalvaran gözlerle adama ağlayarak birşeyler izah etmeye çalışıyor. bağırma çağırma yok. sadece kaçınmaya çalışıyor. kitabevine geri girdim eşimi çağırdım, müdahale edelim diye ki geri çıktığımızda köşeyi dönmüş ve uzaklaşmışlardı ve adam artık vurmuyordu. kuvvet muhtemel babasıydı. öyle napacağımızı bilemeden bitti konu.

    bizim sıpaya kızsan o da sana kızar, bir şey desen cevap verir. küssen o da sana küser. ebeveyn-çocuk neredeyse denklikle çatışıyoruz çatıştığımız zaman. ama değil ki bu sessiz sedasız gözyaşı, çaresizlik, tahakkümü kabullenme; bilmediğimiz şeyler. çok üzücü; nasıl büyüyecek nasıl birey olacak, nasıl kendi görüşü olacak, nasıl hayır diyebilecek bu çocuk?
hesabın var mı? giriş yap