1 entry daha
  • ortamlarda the stormlight archive 2.5 olarak da bilinen brandon sanderson novella'sı.

    sanderson, ana hikayede yeterince anlatamadığını düşündüğü yan karakterler için bir şeyler karalamayı seviyor. bazen bir hikaye okuyor bu, bazen de bu örnekte görüldüğü üzere novella.

    çoğu sanderson serisinde olduğu gibi karanlık ve fakat yine de umuda yer olan bir külliyat olarak karşımıza çıkan the stormlight archive, knight radiant'lar üzerinden ilerliyor. yazarın yarattığı cosmer evrenine bağlı roshar gezegeninin kaderini onlar belirliyor, belirlemiş, belirleyecek.

    her açıdan ilginç hikayeleri olan bu gizemli şövalyeleri seri ilerledikçe daha yakından tanıyoruz. edgedancer da zorlu hayatının kapısını ufaktan aralamış olduğumuz sürpriz yumurta bir şövalye adayını, lift'i, merkeze alıyor.

    sokakların zorlu dünyasında merhaba dediğimiz lift, kısaca tanımlarsak, pisboğaz bir ergen hırsız. ona eşlik eden spren'i ise asilzade tabiatlı wyndle.

    yazarın diğer serilerinde de ergenlere karşı yoğun bir ilgisinin bulunduğunu bilenler için, sanderson'ın lift için ayrı bir sayfa ayırması sürpriz değil. potansiyel şövalyeleri avlayan "karanlık" elinden kıl payı kurtulduğunda bırakmıştık lift ve wyndle'ı. burada da ikilinin maceralarını takip etme şansı buluyoruz.

    ikili, roshar'ın ilginç şehirlerinden yeddaw'a yol düşürüyorlar. başlangıçta, bu yolculuğun karanlık'tan kaçma amacı taşıdığını düşünsek de, amaç konusunu pek de doğru anlamayan lift'in kovalanan değil kovalayan olmak istediğini fark ediyoruz sayfalar ilerledikçe.

    bu ilginç kaç göç hikayesi, shin suikastçi szeth'i ve hatta nalan-nale-nin gibi farklı şekillerde adlandırılan "herald of justice"i de içine alarak genişliyor. sanderson standartlarına göre çok da ters köşe olmayan bir ters köşe ile de son buluyor.

    serinin ikinci cildinde, lift ve wyndle hikayesini sevmiş, sevimli bulmuştum. ne var ki bu novella'da lift'ten sıkıldığımı söyleyebilirim. karakter beni resmen yordu; dahası, wyndle adına üzüldüğümü bile söyleyebilirim. kendisine sürekli "yok-elçi" diye hitap eden bir ergen şövalyeye spren olma bahtsızlığına düşen birine nasıl acımazsınız ki.

    diğer yandan herald'lar üzerine olsun, szeth üzerine olsun yeni bir şeyler ortaya çıkıyor ki bunlar kitabı biraz daha çekilir kılıyor.

    rivayet o ki sanderson bu hikayeyi 4 000 kelimede bitirmek için oturmuş masaya fakat 10 000 kelimeyi aşmak durumunda kalmış. buradan yazarın gayet de severek yazdığı bir metin olduğu anlaşılıyor. keşke ben de o kadar sevebilseydim.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap