30 entry daha
  • pazar akşamı izlenmiş, bir eski aşkın* aşkından* ötürü, başlarda kafanın içinde çalan şu şarkıyla izlenmiş lynne ramsay filmi.

    geleneksel denebileceklerin aksine, "arka plan" verme denemesiyle yenilikçi ya da en azından ezber bozucu olacağı söylense de bu planları/kesitleri vermesinde olduğu gibi filmin geneline yayılan bölüklük ve parçalanmışlıkla kafa karıştıran yapım.

    --- spoiler ---

    joe efendi'nin geçmişinden getirdiği kafasına poşet geçirmek suretiyle nefessiz kalmasının filmde günümüze gelen sürekliliklerden biri olduğu hâlde, aynı bölüklük ve parçalanmışlıkla serpiştirilmiş diğer "geçmiş kesitleri"nin yorumlanmasının izleyiciye bırakılması bir "tercih"den ziyade bir başarısızlığa işaret etmekte gibi.

    "sadece kız kılıklılar kambur durur" diyen adam, gazi olduğu amerikan ordusundan bir kurmay mı yoksa babası mı sorusuyla başlayan, yaşı itibariyle vietnam'a yetişemeyecek kadar gençken, sokakta gördüğü uzakdoğulu kadınlar sonrasında imgesinde canlanıveren uzakdoğulu savaş esiri / mağduru kadınlar kim sorusuyla devam eden, ve bağdat ve dolayısıyla ırak'ın işgali gibi yakın zamanlı bir durum söz konusuysa "uzak doğu" fantezisi nereye oturuyor sorusuyla devam eden yapım.

    yukarıda bir yerde, imdb kaynaklı olduğu da belirtilen, azamî freudyen bir çerçevede, gerçeklikle bağın tamamen koparılıp joe'nun annesi ile olan ensest ilişkisi üzerinden bir okuma olsa da bu da iknâ edici gelmiyor. yukarıdaki sorulardan, yine bir psikolojik okuma ile, joe'nun çocukluğunda babasının sürekli "aşağılama"ları neticesinde dışarıda güçlü ve vahşi ama içeride "kırılgan" bir çocuk olarak kaldığı hikâyesine de işaret edebilecek okumalara da müsait. "âcizim ben!" minvalindeki çöküş sonrası buna bir delâlet olsa da burada önemli olan bu hikâyelerin hangi birisinin doğru olduğu, doğru olup olmadığı değil, filmi farklı katmanlarda okumaya açmak için derinleştirecekken, nihayette ortaya çıkanın su üzerinde yüzen birbirinden farklı yapraklardan müteşekkil bir birikinti kalması. bu hâliyle gerek joe'nun gerekse filmdeki diğer karakterlerin derinliklerine vâkıf olamadığımız, tıpkı süzülen yapraklar gibi izleyiciyi de çeşitli fikirlere sevk eden film.

    buna rağmen thomas townend'in hayata baktığı yerden filme bakıyor olmamız açısından teselli veren yapım. ensest teması açısından bir plan vardı ki, yönetmenin fikri, görüntü yönetmenin icraatı olabilir ki kısa, acısız ve müthişti: joe efendinin küçük kızı beşinci sınıf bir motele getirip babasını beklerken, küçük kızın kuru iman tahtasında kalan su kalıntısı ve buna eşlik eden saçlarının ucunda damlamak üzere birikmiş yağmur damlaları. "ensest"e dair tabuyu - kararında ve fark edilmeden belki de - çok güzel ters düz ederek, diğer taraftan bu durumun ne kadar "cazip" olabileceğini bu kadar kısa bir karede gösterebilecek başka bir plan bulmak zor olsa gerek.

    --- spoiler ---
86 entry daha
hesabın var mı? giriş yap