90 entry daha
  • e bu eski, güzel türkiye? akp bu günleri 16 yıldır eleştiriyordu?
    erol olçok'un vefatıyla birlikte akp'de stratejik iletişim anlamında nasıl bir çöküş yaşandığını en net gösteren çalışma budur herhalde. akp bu filmde olsa olsa mahalleyi satın alıp site yapmak isteyen kötü müteahhit olarak görünebilir. iyi tarafta olamaz, hiç olmadı zaten doğası itibariyle. olduğunu da iddia etmedi ki. "aslında müteahhitler de o kadar kötü değil, siz de müteahhit olabilirsiniz!" dedi hep. mahalle yaşamını kötü, laikçiler gibi rezidanslarda oturan mütedeyyin zenginleri iyi gösterdi. "bakkallar boştu" dedi, "başörtülü kızlar okula giden arkadaşlarına camlardan bakardı" dedi. o günlerin kötü olmadığını, yalan söylediklerini bile bile bu imgeleri çaktılar toplumun beynine.

    ee arkadaşlar şimdi napıyosunuz? bi' tane okumuş adam kalmadı mı oralarda? bu kadar mı koptunuz artık halktan? bu kadar mı koptunuz sokaktan? halkı aşağılamaya utanmıyor musunuz? monşerlik yapmaya, saraylarda oturup sokaktaki halka tepeden bakmaya utanmıyor musunuz? muhalefetin yıllardır savunduğu "eski güzel günler" fikri akp ile örtüşebilir mi? mümkün mü bu? akp'nin 16 yıldır söylediği "eski türkiye'yi yıkıp güzelini yapıyoruz" söylemini terk ettiğinizde ve "güzel olan her şey bizden önceydi. yıktık içine sıçtık. ehehehe. hadi yine yıkalım :)" dediğinizde ne elde edeceğinizi umuyorsunuz?

    türkiye'de yüzlerce reklam ajansı var. bu ajansların onbinlerce çalışanı var. sıkı durun*.
    bu ajanslardan herhangi birine gitseniz, çıkacak ilk fikir "insanlara çocukluklarını hatırlatalım, güzel anıları hatırlayıp marka ile güzel bağlar kurma güdüsü geliştirelim" minvalinde olur.
    uygulaması, medya planı önerisi değişir ama iç görü aşağı yukarı buradan gider. azıcık bu işleri bilenler de tahmin eder zaten böyle bir fikir çıkacağını. yakın geçmişte bu iç görüyle huawei çok güzel bir yapmıştı mesela. güzel de dönüşler aldı.

    akp için ise bu fikir ilk akla gelecek ama uygulanması en mümkün olmayan fikirdir arkadaşlar. asla yapılmaması gerekendir. sebepleri şöyle anlatmaya çalışayım:

    1. siyasal iletişim, klasik marka iletişiminden farklı olarak tüketiciye ürün yaşam ömrü hem çok kısa olan hem de çok uzun olan bir ürünü anlatmaya çalışır. örneğin, eve kağıt havlu alırken önce fiyat/performans değerlendirmesi yaparız, başka kriterler geri planda kalır çünkü ürünün yaşam ömrü uzun değildir. beğenmezsek bir sonraki alışverişte başka marka alırız, geçeriz. ama araba alırken yüzlerce farklı nokta girer devreye. arabanın şeklinden, kapı kapanma sesine kadar yüzlerce farklı vurgu noktasına dikkat ederiz. çünkü arabanın ürün ömrü uzundur. alırsın ve yıllarca kullanırsın. hata yapmamalıyızdır.

    siyasal iletişim yaparken ise hem çok kısa ömürlü bir durumu yani oy verme/seçime katılma faaliyetini hem de çook uzun ömürlü bir ürünü yani ülkeyi yönetecek iktidarı anlatmak gerekir. akp bugüne dek izlediği tüm stratejilerde ilkini yaparken ikinciye de karar vermeye yönlendiriyordu seçmenini. yani "oy verin, oy verirken de bize verin" mantığında yürütüyordu iletişimini.

    bu reklam ve bu reklamın orta direği olacağı genel kampanyanın problemi ise şu: "oy verin, çünkü bizden önceki eski günler güzeldi. ... ... ... evet eski günler güzeldi... ve eski günler bitti." demekten başka bir şey yap(a)mıyor bu film.
    ee ikinci basamak n'oldu? tamam tüketici satın almayı gerçekleştirsin (oy versin) ama satın alırken marka (oy vereceği parti) konusunda bilgisi olmasa da olur, öyle mi? e o zaman size neden oy versin? eski günler geri gelsin diye mi oy versin size? gerçekten böyle bir düşünceyle yapıldıysa kocaman bir hata bu. çünkü bknz madde 2.

    2. güzel çocukluk, yeşilçam, sıcak yuva, orta direk aile... bu temalar ve imajlar akp ile hiç bir araya gelmedi 16 yıldır. gelemezdi de zaten. çünkü akp, yapısı itibariyle, yıkıp yeniden yapmak üzerine kurdu hem politik stratejisini hem de iletişim stratejisini. 16 yıldır hep "eski türkiye çok boktandı, biz geldik süper oldu. yine gelelim, daha süper olsun" diyordu akp. şimdi nasıl olur da "eski türkiye çok güzeldi, biz daha ortada yoktuk. evet eski türkiye çok güzeldi. o kadar." diyebilir ki?

    zaten rakip seçmen eski günlerini özlüyor. ilk kez sandığa gidecek olan gençler, muhalif kanattan sürekli gelen "ohoo eski günlerde stadyum konserleri olurdu, sokaklarda top oynardık, fakir ama gururluyduk... orta direk aileler birbirine destek olurdu, bakkallarda az ürün olurdu ama dayanıklı olurdu hem de yerli malı olurdu." seslerini duyuyor ve "lan acaba daha mı güzeldi hakikaten?" tereddüdünü yaşıyor.
    ve akp gelip "hakikaten abii eski günler güzeldi ya, kapısında 3-5 tüp olan bomboş bakkallar falan... fakirdik ama gururluyduk. hadi yine öyle olalım? bu günleri biz yıktık falan ama olsun. " diyor. hoop gitti kafa...

    3. bu filmi televizyonda izleyen, 19 yaşında, ailesi akp seçmeni, biraz kararsız ama tayyip erdoğan'ı seven bir birey olduğunuzu hayal edin. aileniz, akp ve erdoğan, tüm hayatınız boyunca eski türkiye'yi bokladı. eski günlerden nefretle bahsetti. ve bu film çıktı bir anda. tutarlı mı? inandırıcı mı? kararsızlığınızın dozunu azaltmak yerine arttırmaz mı? eski günleri araştırmaya, hele de güzel şeyler görürseniz oyunuzun rengini değiştirmeye yöneltmez mi sizi bu tutarsızlık?

    4. 75 sonrası doğmuş, 80'lerde çocuk, 90'larda genç, 2000'lerde yetişkin olmuş ve akp seçmeni biri olduğunuzu düşünün. 16 yıldır ölümüne savunduğunuz iktidar, aslında 80'lerin ve 90'ların daha güzel olduğunu ve kendilerinin bunu bozduğunu söylüyor. ne hissedersiniz? aldatılmışlık? riya?

    5. bu filmin esas hedef kitlesi olarak düşündüklerini tahmin ettiğim, 1975 öncesi doğumlu, 'yaşlı' olarak nitelendirilebilecek kitleye dahil olduğunuzu düşünün. bu film size hiç bir şey ifade etmez. etmesi mümkün değil. çünkü zaten bu günlerin hayaletinden korkuyorsunuz. bu günlerin travmalarıyla, boş bakkal imgesiyle, elektriksiz evlerle, okuyamamış annelerle büyüdünüz. bu günler güzel değildi ki sizin için? eee bu a.k. partisi şimdi neden bu günleri övüyor? manası geliyor değil mi? çünkü manasız.

    6. akp'nin genç kitlesine, yaşlı kitleden gelen en büyük eleştiriler "özentilik" ve taklitçiliktir.
    alkolsüz mojito içmek için boğazdaki eski gece kulüplerine akan, balayında roma'ya giden, umre'ye giderken business class bileti alan, erasmus'a gitmeye çalışan, dar kotun üstüne türban takan, döviz yatırımı yapan, son model arabalara binen, mahallelerin orta yerine dikilen milyon dolarlık rezidanslarda şerbetli-macunlu çift buluşmaları düzenleyen melez bir genç-orta yaş grubu yaratmıştı akp.
    bu saydığım tüm imgeler, akp'nin köklerinin karşı çıktığı her şeyi temsil ediyordu. ve akp'li gençler karşı çıkılan her şeyi islam'a göre modifiye edip taklit etmeye başlamıştı son yıllarda. çünkü o yaşam tarzına özeniyorlardı.
    alkolsüz mojito olur mu? islam'ı hakkıyla yaşayan, business class biletiyle müsriflik yapar mı? türban takan dar kot giyer mi? vatikan'da evlilik duası edilir mi? erasmus'la gidilen gavur memleketlerinde halal market aramak mantıklı mıdır?
    bu taban yapıyordu, çünkü "layikçilerin yaşam tarzı güzel. ama islam'a uyarlamak mümkün ve zorunlu" diyorlardı. ama değil işte. klasik islam, modern batıdan sentezlenen türkiye yaşamında kendine yer bulamıyor, bulamaz. fundamental çatışmalar var arada. islam "bir lokma bir hırka gerisi günah" derken, laik yaşam "kazandığın da harcadığın da senindir, ahiret inancın beni ilgilendirmez" diyordu mesela.
    bu çatışma bambaşka bir sonuç doğurdu: kürtaj dayı gibi köklü siyasal islam müritleri ve neo liberalizm taraftarları. bu ülkede hülya avşar akp'yi savunuyor. hande yener iftara katılıyor. orhan baba akil adam. kaşlarını alan, cilt bakımı yaptıran imamlar gündem oluyor instagram fenomeni oluyor. imam hatipli hanımlar instagram açıyor ama sadece "arkadaşlar ve aile takip edebiliyor" onları. ee açmasın o zaman? sosyal medyanın kullanım amacı bu değil ki?
    bu tuhaflıklardan yaşlı akp seçmeni inanılmaz rahatsız. ve islam evrildikçe, laikliğe yaklaştıkça bu seçmenler militanlaşıyor. kürtaj dayı en basit örnek... dişlerini fırçalamayı hakaret kabul ediyor bu yaşlı seçmen.

    ve akp, bu filmiyle bu tabanı tamamen yok sayıyor aslında. çünkü bu filmin yapım ekibi de belli ki 'dönüşmekte olan siyasal islamcı gençlik' tayfasından. laik kesimde ilgi toplayan, konuşulan, özlenen konulardan etkilenmişler ve "biz de özledik lan o günleri" özentisiyle dan dun girişmişler belli ki.

    ve olmamış. olmaz. olması müm kün de ğil.
84 entry daha
hesabın var mı? giriş yap