2 entry daha
  • yola çıkmanın vakti geldi. gecenin bu saatlerinde iyi şeyler bulurum genelde çöplerde. mesela geçenlerde şu eski, altmışlı yıllara ait pille çalışan bir radyo çıktı. eh, çok temiz olmasa da kullanılabilirdi. biraz yıpranmış ve hor kullanılmıştı; insanların her şeyi hoyratça harcayıp, kullandıgı gibi... ufak bir sorunu vardı. biraz uğraştıktan sonra, çöpten çıkan pillerden taktım ve şanslıydım, çalıştırabildim. az çok anlarım eski makinelerden. şimdi,yaşadığım harabede, masanın üzerinde duruyor. uyumak için tek gözlü, yıkık, virane gecekonduma geldiğimde beni uyutmak için ninnilerini sıralıyor ve yalnızlıgımı paylaşmaktan ziyade, o da yalnızlığıma ortak oluyor. uzun zaman olmuştu radyo dinlemeyeli doğrusu. sanki koca bir çöl sessizliğini yırtıp, ruhuma işliyordu bı cızırtılı sesler.

    yıllardır kir, pas içindeki çöp arabamla, hurda toplar, kağıt toplar ve bunları bir miktar para karşılıgında satarım. sabahın erken saatlerinde ve gecenin bir miktar geç saatlerinde dışarı çıkar çöpleri karıştırırım yaşlı bir köpek gibi. yıllardır içimi dökecek bir arkadaşım da olmadı.. uzun zamandır kendimle sohbet ediyorum. görenler deli sansa da, rahatlatıyor beni kendimle konuşmak. yoksa çıldırmamak elde değil. dostum diyebileceğim varlıklar; sadece evimin etrafında dolanan, birbirlerini hırpalayan ve uluyan sokak köpekleri ve arada bir harabeme giren küçük yavru kediler.. onlar bile vahşileştiler bu hayatın karşısında.

    ve kirli paltomun iç cebindeki yer yer çatlamış ve yırtılmak üzere olan küçük bir fotoğraf.. sevdiğim kadın.. onun fotoğrafını hala taşırım iç cebimde. tam da kalbimin üzerindeki yırtık cebimde. hurdaları toplayıp, sattıktan sonra evime döner, bir tahta üzerinde serili olan birkaç gazete ile kaplı yatağıma uzanır, cızırtılı radyo eşliğinde fotoğrafına bakarım. çoğu defa ağlayarak uyumuşumdur. anlatması uzun mesele.. ondan sonra artık sevemedim. bıraktım kendimi hayatın rüzgârına ve savruldum. ama tek bir şey söyleyeyim. ben terk etmedim onu. ben bir ağaç gibiydim. o ise bir yaprak. ben hep durdum orada.. ama o bir rüzgârın meltemine, tatlı esintisine kapıldı ve ayrıldı dallarımdan. şimdi kuru bir dal gibi, gün tüketen, güneşsiz bir ağacım; ölümü bekleyen..
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap