• merhaba istanbul'um, iki gözüm merhaba...

    bu o değildi pardon, olayın ciddiyetine dikkat çekerek başlayalım; sonunda selamlaşırız.

    ahmet'in bir süredir beslediği bir köpeği var diyelim. bu köpeğin adı "fetö" olsun. fetö cins bir köpek ve ahmet artık aramızdan ayrıldığı için fetö adlı köpeğinin bakımını ben üstleniyorum.

    gel zaman git zaman, iyi bakıyorum ben bu itoğlusuna ve bu da semiriyor, semiriyor camış gibi bir şey oluyor. biraz da agresif itoğlusu bir ara bana diş geçirmeye çalışıyor "lan" diyorum, "höt" diyorum... olmuyor. kendimi yiyorum "ulan ne istedin de vermedim sana nankör köpek diyorum(aslında köpek sadıktır, nankör olan kedidir ama neyse)...

    bu köpeğin bana agresyon geliştirmesini kabul edemiyorum, atıyorum evden pezevengi. ama bütün mahalleli biliyor ki bu köpek benim köpeğim, benim ailemdeki herkesin de öyle veya böyle beslemişliği var bu itoğlunu. köpek mahalledeki herkese saldırıyor, ısırıyor, ciddi yaralıyor ve hatta ölümlere sebep oluyor.

    konu ile ilgili bu köpeğe et aldığım mahalle kasabım yargılanıyor,
    aşılarını yaptırdığım veteriner komşum yargılanıyor,
    köpekle beraber alışverişe gittiğim bakkal yargılanıyor,
    tasmasını bağladığım elektrik direği, o yanımdayken oturup da kahve içtiğim kahvehane sahibi,... mahalledeki herkes yargılanıyor.

    bir ben hariç, herkes...

    ve ben çıkmış "beni ısırdı bu hain köpek" diye yaygara koparıyorum.

    şimdi alın örneği uygulayın pratiğe.

    köpek senin köpeğin son haddinde. besleyen sen(ankara'yı parsel parsel veren mesela), bakımını üstlenen sen(ne kadar militanı varsa devlet kadrolarına yerleştiren mesela), tüylerini fırçalayan sen(bakan, hakim, savcı falan yapmalar militanları), insanlar sana "bak bu işin sonu kötü olacak, bu köpek başına iş açacak" diyenlere karşın önlem almak yerine mağduriyet yaratmak için en doğru zamanı bekleyen yine sen...

    merhaba efendim, merhaba.
hesabın var mı? giriş yap