63 entry daha
  • 11 haziran 1993 efsanevi ilk film jurassic park'ın kendi ülkesi abd'de vizyona girdiği tarih. kaç defa izlediğimi ben bile hatırlamıyorum, her yıl mutlaka en az bir kez yeniden izlerim. bu bir rutin benim için. çocukluğumun filmi.

    jurassic park hala kendini ilk günkü gibi tekrar tekrar, zevkle izlettiriyor, amiyane tabirle taş gibi film.30 yıla yaklaşsa da ilk günkü tazeliğinde.

    iddia ediyorum lumière kardeşlerin 1896 tarihli
    the arrival of a train adlı kesitleri ya da 1933 yapımı orjinal (ilk) king kong filmi izleyenlerde o dönem nasıl bir etki yarattıysa jurassic park'ta 90'ların başında sinemada izleyenler için aynı-benzer etkiye sebep olmuş bir yapımdır.

    görkemli, göz alıcı ve gerçekten iyi düşünülmüş, iyi tasarlanmış yaratıcı, hafızalara kazınan, unutulmaz, ikonik sahnelerle dolu.en başta filme esin kaynağı olan aynı adlı romanın yazarı michael crichton'ın parlak fikri olmasaydı bundan söz edemeyecektik. her ne kadar çıkış noktası bilimsel gerçeklere ters düşse bile çok yaratıcı bir fikir.ve gerçekten dinozorların klonlanması mümkün olsaydı nasıl olurdu? muhtemelen crichton'ın jurassic park romanındaki gibi olurdu. yani yaşam bir yolunu bulurdu.

    jurassic park filmi bir cgi (ve dts) devrimi olduğundan sinema tarihinde teknik anlamda çok önemli bir yere sahip. cgi öncüsü bir film olarak resmen sinemada çığır açtı, herşeyi değiştirdi. görsel efektlerde stop motion tekniği cazibesini kaybetti, tamamı stop motion olan animasyon filmler değilseler eğer.

    (bkz: industrial light and magic)
    (bkz: dennis muren)

    öncesinde the abyss ve terminator 2 judgment day gibi james cameron filmlerinde-ki aynı animatörlerin imzası var- cgi sinemaya girmişti ama onların hiçbiri bu çapta işler değildi.

    tabii jurassic park'ta sadece cgi değil; dinozor maketleri de (animatronic) gerçekçi ve inanılmaz etkileyici görünüyorlardı. hala da öyle bence.

    (bkz: stan winston)
    (bkz: phil tippett)

    jp, steven spielberg'ün gerilim yaratmadaki ustalığı bakımından da takdire şayandır. çünkü spielberg'ün vizyoner yönetmenliği sayesinde hala bıkmadan usanmadan kendini izlettirebiliyor.filmde maketlerin yapamayacağı ölçüde dinozorların hızlı ve kıvrak hareket edebildiğini,koştuğunu gösterebilmenin o güne dek tek yolu stop motion idi.ama spielberg stop motion tekniğinin daha başından eskimiş ve gerçekçi görünmediğini düşünüyordu ve jurassic park'ı bu şekilde yapmayı reddetti.

    o yıllarda başka bir yönetmen herşeyi eline yüzüne bulaştırabilirdi.ama spielberg gibi ne istediğini çok iyi bilen, teknolojiyi filmlerinde çok iyi kullanan bir sinemacıdan, yönetmenden bahsediyoruz. hele bilimkurgu, macera ve gerilim türünü buluşturan böylesi bir hikayeden, bir canavar filminden her yaştan izleyiciyi yakalayabilen bir iş çıkarmak herkesin harcı değildir.bu onun dokunuşlarıyla mümkün oldu. blockbuster nedir, nasıl yapılır'ın en iyi örneklerinden biridir 93'teki film.

    bugün geldiğimiz noktada jurassic park'sız -ve/veya steven spielberg'ün adını anmadan-amerikan/hollywood sineması'ndan bahsetmek mümkün değil.

    jp, çocukluğu 90'lara denk gelen pekçoklarımızı sinemanın büyüsüyle tanıştıran ilk film olma özelliği de taşıyor.misal benim sinemada izlediğim ilk filmdi. yer zonguldak belediye sineması. abimlerle birlikte. 5. yaş günüme yalnızca birkaç ay kalmıştı.film ülkemizde orjinal dilinde türkçe altyazılı olarak vizyona girmişti. benim henüz okuma-yazmam yoktu. ama zaten diyalogları, konuşulanları anlamak önemli değildi, görüntüler ve dinozorların ürkütücü sesleri büyülenmemize fazlasıyla yetti. daha da ilginci dinozorlar 127 dakikalık filmin toplam yalnızca 15 dakikasında görünüyorlar.buna rağmen etkisine aldı.o zamanlar yaş uyarıları falan da yoktu tabii. iyi ki de yokmuş, şimdiki çocuklara üzülüyor insan.

    benim zamanında, 5 yaşına girmek üzereyken sinemada izlediğim jurassic park'ın, bugün yenisini, 10 yaşındaki yeğenim sinemada izleyemiyor, salona alınmıyor düşünün. ki jurassic world fallen kingdom belki de serinin daha kansız filmiyken üstelik.

    sadece çocukluğumdaki dinozor merakını değil; hali hazırdaki film tutkumu da jurassic park'a borçluyum.ağızları açık bırakan, olağanüstü bir sinema deneyimi idi. enfes görselliğiyle sizi yakalayan bir sinema olayı. dinozorlar adeta kanlı-canlı perdedeydi. bu yüzden yer yer devamlılığın zedelenebiliyor olmasının neden hiç rahatsız etmediğini anlamışsınızdır,şimdilerde bile.keşke bunu fallen kingdom için de söyleyebilseydik ama ne mümkün?!

    john williams imzalı jurassic park tema müziğinin ne kadar muhteşem olduğunu da atlamamak lazım.

    jurassic park 2013'te yani 20. yılında 3d versiyonuyla yeniden vizyona girmişti.

    ardından gelen iki devam filmi (97 yapımı ve yönetmenliğini yine spielberg'ün üstlendiği the lost world jurassic park ile 2001 yapımı joe johnston'ın yönetmenliğindeki jurassic park 3) boynuz kulağı geçemese de, hikaye olarak biraz zorlama-bilhassa üçüncüsü-devam filmleri olsalar da yine eğlenceli ve görkemli filmlerdi-özellikle ikincisinde t-rex'in godzilla ve king kong ile yarışacak türden şehirde yarattığı terör görülmeye değerdi. ki the lost world adeta bir safari macerası gibiydi.

    2015 yapımı yeni bir üçlemenin ilk halkası olan jurassic world'de yönetmen colin trevorrow, 93'teki ilk filmin izinden gitti. ve nihayet john hammond'ın önceki filmlerde gerçekleşemeyen hayalinin, yani canlı dinozor parkının halka açılışına tanık oluyorduk. ama insanlar artık dinozorlara bir file bakar gibi bakmaya başlayınca genetik açıdan yaratılan, melez ve bir hayvan için oldukça zeki olan etobur dinozor fikri (indominus rex) iyiydi. velociraptorları ehlileştirmeye çalışmak da öyle.bu sayede jurassic world yeni bir üçlemenin başarılı ilk halkası oldu.

    jurassic world fallen kingdom ise, her jurassic filmi gibi görsel açıdan yine oldukça zengin ve doyurucu. özel efektler her zamanki gibi harika. açılış sahnesi çok iyi.hollywood'a transfer olan katalan asıllı ispanyol yönetmen j. a. bayona teknik anlamda işin altından kalkıyor. bu da sürpriz değil zaten.bayona bundan bir önceki filme nazaran serinin yeni filminde daha çok dinozor maketi kullanmayı tercih etmiş, tıpkı eskilerinde olduğu gibi.bu da olumlu. ama genel olarak bakıldığında fallen kingdom'un anlatacak yeni bir hikayesi,yeni bir fikri de yok.ikinci yarının kapalı-tek mekan gerilimine kayışını saymazsak.yine melez bir dinozor türü var; indoraptor

    genetik bir mucizenin ürünü olan, insan eliyle yeniden yaratılmış dinozorların adadaki yanardağın aktif hale gelerek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaları-tarih tekerrür ediyor-fikrini sevdim.

    özellikle filmin başında ve sonunda gördüğümüz jeff goldblum'un canlandırdığı ian malcom'un amerikan senatosuna yaptığı açıklamalarla daha bir anlam kazanıyor bu.

    ama yine gözünü para hırsı bürümüş insanoğlunun açgözlülüğü ve aptallığı,herşeyi kontrol edebileceğini sanması, tanrıcılık oynaması felaketle sonuçlanıyor. adadan kurtarılan dinozorların açık arttırmayla milyarderlere satılmasını kimileri çok absürd bulabilir. ama ben sorun etmedim.

    rahatsız olduğum birkaç şey var.birincisi franklin karakteri.fazlasıyla sinir bozucu.

    ikincisi filmdeki avcı karakteri klişe ve karton tip. sözümona the lost world: jurassic park'taki pete postlethwaite'in roland tembo karakterine benzetilmeye çalışılmış, ama olmamış.the lost world demişken fallen kingdom zaten daha çok 97'deki bu ikinci jurassic filmiyle benzerliklere sahip.

    üçüncü olumsuzluk filmde bir acecilik hakim.herşeyi bir anda ve bir an önce,çarçabuk gösterme isteği problemli.remake olan the planet of the apes üçlemesinin senaristleri rick jaffa ve amanda silver bir önceki filmin senaryo ekibindeydi.bu kez onlarsız devam edilmiş.yoklukları hissediliyor. zaten cesar-blue benzerliği gözden kaçmıyordu.

    jeff goldblum'u fragmanlarda görünce çok heycanlanmıştım. ama fragmanlarda gördüğünüzden fazla bir rolü yok.bir de film vizyona girmeden önce o kadar çok fragmanı, teaser'ı, tv spot'u yayınlandı ki filmin kendisini ilk seyredişinizde bile birazdan neler olacağını biliyor hale geliyorsunuz.

    fallen kingdom çok ağır eleştiriler aldı.sonuçta dinozorlarla ilgili filmden beklenilen herşeyi veriyor mu, evet veriyor.hatta ilk yarıda yok olmak üzere olan dinozorlara üzülüyoruz.

    chris pratt- bryce dallas howard iyi bir ikili oldular.elbette owen-claire ikilisi eski filmlerdeki gibi efsanevi karakterlerden değiller.

    günümüzde kitle sineması, gerçeklikten kaçış filmi, popüler sinema, eğlence sineması, ticari film/gişe filmi, blockbuster denilince artık marvel filmleri, çizgi-roman uyarlamaları akla geliyor. maskeli ve/veya pelerinli süper kahraman filmlerinden açıkçası size de gına geldiyse fallen kingdom'a bir şans verin.

    edit: devam filmi 2021'de.spielberg ile birlikte filmin yürütücü yapımcısı olan trevorrow yeni filmde artık melez dinozorların olmayacağını ve devamının daha bilimkurgu-korku türünde olacağını söylemiş.

    edit 2: en zayıftan en iyiye sıralamam
    5- jurassic world fallen kingdom (2018)
    4- jurassic park 3 (2001)
    3- jurassic world (2015)
    2- the lost world jurassic park (1997)
    1- jurassic park (1993)

    edit 3: 2021'deki jurassic world 3'de eski serinin efsanevi oyuncuları sam neill, laura dern ve jeff goldblum'u da göreceğimiz için çok sabırsızım

    edit 4: araya küresel bir felaket olan salgın girince yeni jurassic filminin (bkz: jurassic world dominion) vizyon tarihi 2022'ye ertelendi.

    edit 5: (#138613574)
74 entry daha
hesabın var mı? giriş yap