6 entry daha
  • göynümün fahri julian casablancas'ı antoni'ye, ikinci sezonda da bayıldığım program. yıllardır platonik hisler besleyip en sonunda açılabildiğim erkek gay'miş gibi hissediyorum. yaşadığım travmanın haddi hesabı yok, antoni, neden gay'sin yani şimdi, neden tüm yakışıklı erkekler gay olmak zorunda... hayatın pandik atma yolu sanırım, yakışıklısın, çok güzel yemek yapıyorsun (adam şef ulan), sporunu aksatmıyorsun, tatlısın, ama gay'sin ya allah kahretsin. seni ağlatanları skeyim antoni, üç kuruşluk dünya, gel ağlama. sana çok güzel bakacağım, elini sıcak sudan soğuk suya sokmayacağım, gel allahsız, çağırmazdım acil olmasa... o koca gebeş ağzına, ara sıcak, ana yemek ve tatlı aynı anda girer. ahh benim kınalı yapıncağım, anan baban sevmedi mi seni?

    "öyle arada bir bakma içim gidiyor
    gözyaşını verme baharın yerine"

    jonathan'ın crop top'larına bayılıyorum. canıtın'la arkadaş olsak, bağıra çağıra konuşup maria sharapova'nın desibel rekorunu egale ederdik. adamın, sadece 1 saat uğraştığı saç kesimi, boya, bakım gibi şeylere bakarak paçozluğuma sinirleniyor ve gebeşliğimi üzerimden atmam gerektiğini düşünüyorum. gel bi el at saçıma, yanık saçlı görümce gibi geziyorum ulan. şaka maka, programı izleyip saçlarıma ayar çektirme kararı aldım. canıtın kardeş, sümüğünü dahi atmayacağın, allah'ın siktir ettiği bir yerde yaşıyorum, bebeksiliğinle beni bile etkileyip "şuraya röfle mi attırsak abla, nasıl durur? bence de yakışmaz, ne bileyim sormak istedim sadece." diyen insanlara çevirdin, bebişim.

    kadın-erkek fark etmez; programa katılan insanların genel sorunu, iş-ev arasında gidip gelmekten aynaya bakmayı unutup içlerinde bulundukları uzun süreli bu durumu normalleştirmeleri. herkes depresyonda, genellikle hepsi çok çalışmalarının aksine, yoksul diyebileceğim tipler. içlerinden sıyrılan var mı? var. o da çok çalışmaktan salmış, ne fark eder? götü göbeği salıp fast food'a yönelmişler, bin yıldır aynı kıyafetleri giyiyorlar, saçlar kesilmiyor, bir ton cilt hastalıkları var, hiçbiriyle uğraşamadıkları için en az 10 yaş büyük ve çökmüş görünüyorlar.

    yeni sezonla birlikte, çeşitliliği iyice arttırmışlar, belediye başkanları, transeksüeller, 18'ine yeni basmış singer songwriter'lar vs. bernie sanders delegelerinden hipster belediye başkanı ted terry'nin değiştirildiği son bölümde çok eğlendim. belediye başkanına bak ya, 20 cm sakalla geziyor, dövmeli kız arkadaşı var, fesleğeni sarmaya çalışan antoni'ye "joint mi o:)) mrk etmeyin bizim şehirde yasal ahı ahı..." diyor. bizim belediye başkanının vizyonu, kaldırım yapmakla sınırlıyken adamlar, başka ülkelerden politikacıları evlerinde ağırlıyor, onlara yemekler yapıyor, göçmen sorunları hakkında kalıcı çözümler buluyor ve bunları henüz 30'larının ortasındayken yapıyorlar; bir ayağı çukurdayken, yediği önünde yemediği ardındayken değil.

    ikinci sezon ikinci bölüm, şimdiye kadarki en iyi queer eye bölümüydü. nasıl güzel, nasıl naif aşkları vardı çiftin, izleyip izleyip ağladım şerefsizim. gözümden kalpler fırladı. ikinci bölümde ağlamayan göttür, gavattır, hayvandır... ağlamayan benimle konuşmasın.

    not: queer'i neden homo diye çevirdiniz, ben bile rahatsız oldum ki ömrüm ofansif stand up'lar izlemekle geçiyor skdkdkd.
67 entry daha
hesabın var mı? giriş yap