1 entry daha
  • izlediğim en iyi holokost filmlerinden biri.

    artık 2. dünya savaşı filmlerinin bir avantajı var. izleyiciler pek çok şeyi bildikleri için her şeyi baştan göstermek zorunluluğu yok. bu nedenle, hiç ölüm, şiddet göstermeden bir savaş filmi çekilebiliyor. hiç şiddet sahnesi içermeyen bir holokostfilmi için (bkz: au revoir les enfants)

    divided we fall da bunu iyi kullanıyor. şiddet sahnesi yok ama savaş hep orada. başta açık gibi görünen kahraman, kurban, işbirlikçi rolleri zamanla değişiyor. bir yahudiyi saklayıp canını tehlikeye atan adam çok sevdiği bir battaniyesini ona vermek istemiyor. işbirlikçi can kurtarıyor, ispiyoncu kurban, sonra da “direnişçi” oluyor. savaş sonrası karışıklık tüm heybetiyle görülüyor. film, bazı savaş filmlerinde görülen kestirmeden ucuz bir stalinizm eleştirisi yapma hatasına da düşmüyor. mesela sovyet subayının kafası karışık ama dürüst ve iyi niyetli. savaş süresince ve savaş sonunda hiç bir şey kesin değil, hayatlar tesadüflere bağlı. mizah hep var ama asla filmin anlatmak istediklerinin ciddiyetini gölgelemiyor. film, savaşın acımasızlığı ve belirsizliğini aynı anda yansıtmak gibi bir işi pekala başarıyor.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap