112 entry daha
  • haşmet asilkan: sinema/kültür camiasındaki klişe anlayışı değiştirebilmek/kırabilmek için trajikomik ve sonu başından belli bir savaş veren, bir nevi kaplumbağa terbiyecisi...

    nihat'ın alkol alabilmek için "dehşet" kütüphânesini tek tek satmış olması ne hazindi.

    "kopmuşuz birbirimizden, parçalanmışız, dağılmışız. her bir parçamız bir filmin içinde." sözü de figüranların ve ancak film karelerinde yaşayıp unutulanların hâlini aynı hazinlikte özetliyordu.

    köşkün sahibesinin "yalnızlık çekmiyor musunuz?" sorusuna verdiği "hayır, niye çekeyim? kitaplarım var, plaklarım var..." cevabı ne zarif, ne güzeldi.

    "ben geçmişi seviyorum. ne bugünü, ne yarını. benim parçalarım orada." diyordu nihat. karakteri çok gıcıktı, özellikle de kitaplarını şişe şişe zehir için satmasına sinir olmuştum ama, mazinin çarkları arasında saplanıp kalmış olmasına kızamamış, bu sözü yüzünden de garip bir empati kurmuştum.

    bir de nihat'ın cenazesinde nubar terziyan'ın verdiği cevap var ya, o "repliğin" gayet acı bir gerçeklikte ve samimiyette olduğuna inanmışımdır hep. hatırladığım kadarıyla ne idim ne oldum'da böyle bir olaydan bahsetmiyordu n. terziyan, ama bir eski istanbullu olduğu için, gerçekte de aynı zarafeti gösterdiğine eminim.

    incelik eşittir hüzün. bu, filmlerde de değişmiyor.
114 entry daha
hesabın var mı? giriş yap